'İranlı kadınların HPJ gibi bir savunma gücüne ihtiyacı var'

Doğu Kürdistan kadın savunma gücü (HPJ) askeri konsey üyesi Axîn Maku, “Biz kadınlar için, İran İslam Cumhuriyeti ve DAİŞ arasında hiçbir fark yok.

'İranlı kadınların HPJ gibi bir savunma gücüne ihtiyacı var'
Doğu Kürdistan kadın savunma gücü (HPJ) askeri konsey üyesi Axîn Maku, “Biz kadınlar için, İran İslam Cumhuriyeti ve DAİŞ arasında hiçbir fark yok. İkisi de kadın düşmanlığı ve şiddet kültüründen besleniyor ve biz Doğu Kürdistanlı kadın savunma gücü olarak buna karşı mücadeleyi daha da yükselteceğiz” dedi.


ANF’nin sorularını yanıtlayan Doğu Kürdistan kadın savunma gücü askeri konsey üyesi Axîn Maku, ‘HPJ’nin İran’da ve Doğu Kürdistan’da büyümesinin kadın idamlarının durdurulması, şiddet kültürünün, fuhuşun, köleliğin ve haksızlığın ortadan kalkması anlamına geldiğini söyledi.

HPJ ne zaman kuruldu?

Kadın olarak HPJ’den önce HJRK olarak kendimizi örgütlemiştik. HJRK bize önemli bir mücadele mirası ve tecrübesi bıraktı. HJRK’den önce de 2004 yılında kurulan HRK içinde yer alıyorduk. HRK’nin kuruluşunun ilk gününden bugüne kadar kadın olarak aktif bir biçimde mücadele içinde yerimizi aldık. 2010’da HJRK olarak kendimizi özgün ve özerk olarak örgütledik. Ancak 2014 baharında hem kadın sorununun İran’da yoğunlaşmış olması, hem de çözüm taleplerinin kendini dayatması üzerine yeniden yapılanma ihtiyacı duyduk ve HPJ’i ilan ettik.

HJRK’yi neden HPJ olarak değiştirdiniz?

Öncelikle biz sadece Kürt kadınlarının savunma gücü değiliz. Biz kadınların acılarının aynı olduğuna inanıyoruz. Kadının ulusu ne olursa olsun aynı ataerkil zihniyet tarafından sömürülmekte, şiddete maruz kalmakta ve bulunduğu ülkede cinsiyetçi-ayrımcı politikaların kurbanı olmakta. İran’da sadece Kürt kadınları değil tüm İranlı kadınlar şiddete maruz kalıyor, asılıyor, recmediliyor ve yaşamın her alanından dışlanıyor.

Kadın sorunu artık evrenselleşmiş bir durumda. Dünyanın en gelişmiş ülkerine bakın orada bile cinsiyetçilik had safha da. Cinsiyetçiliğin, şiddetin ve ataerkilliğin rengi veya biçimi değişse de öz aynı. Kadınların özgürlük sorunu her yerde olduğuna göre, mücadele de ortaklaşmalı. Kuşkusuz HJRK’e de aynı düşünceyi savunuyordu. Ancak biz eskiden Doğu Kürdistan Kadın Gücüydük, Doğu Kürdistan’ı çıkardık, Kadın Savunma Gücü olarak değiştirdik. HPJ’nin açılımı Doğu Kürdistan Kadın Savunma gücüdür. Ancak dediğim gibi HPJ bütün İranlı kadınların savunma gücüdür. Bize sadece Doğu Kürdistan ve İran’dan değil, aynı zaman da Kürdistan’ın diğer parçalarından da katılan kadın arkadaşlarımız var. HPJ salt doğu Kürdistanlı kadınlardan oluşmuyor. Aynı zaman da ulusal kadın savunma gücüdür de.

Konferansta daha çok hangi konuları ele aldınız?

Konferansımız, İran’da ve Doğu Kürdistan’da kadın sorununu, çözüm alternatiflerini tartıştı. Bu temelde kadınları savunma alanında yetkinleştirme, kendini savunabilecek düzeye getirecek somut planlamalara da gitti. Kadını nasıl savunabiliriz veya kadın kendini nasıl savunacak konuları üzerine kapsamlı tartışmalar yürüttük. Yine modern gerillacılık üzerine detaylı tartışmalarımız oldu. Doğu Kürdistan dağlarının hemen her yerinde kadın savunma güçlerimiz var. Bütün gücümüzün konumlamasını yeniden gözden geçirdik. Şimdi gücümüzü bütün saldırılara karşı aktif savunmaya göre hazırlıyoruz. Bu çerçevede askeri ve ideolojik eğitimlere ağırlık veriyoruz.

Somut planlamalarınızdan bahsettiniz, biraz açar mısınız?

Birinci hedefimiz kendimizi nitel ve nicel olarak büyütmektir. Gücümüz Doğu Kürdistan dağlarında hem YRK’nin içinde konumlanmıştır hem de özgün ve özerk örgütlenmiştir. Hemen hemen kadın arkadaşlarımızın olmadığı alan veya birlik yoktur. Ancak yine de daha da büyütme ihtiyacını duyuyoruz. Ne kadar büyütsek de İran gibi bir ülke için azdır. O yüzden ilk hedefimiz kendimizi büyütmektir, tüm ağırlığımızı buna vereceğiz. Böylelikle İran’da kadınların ortak savunma cephesini oluşturabiliriz. Çünkü İranlı kadınların en çok ihtiyacı olan HPJ gibi bir savunma gücüdür. Bizim ikinci hedefimiz ise İranlı kadınları mücadelemize katmaktır. Bu konuda varolan yetersizliklerimizi de gidererek tüm İranlı kadınları temsil edecek bir savunmayı hedefliyoruz.

Konferansımız da birçok alana dönük kararlarımız vardı ve bunların bir kısmı pratikleştirilirdi. Ancak bütün kararların uygulanması için biz dönemsel planlamalara da giderek bunları uygulamaya çalışıyoruz.

HPJ’nin İran’da ve Doğu Kürdistan’da büyümesi demek kadın idamlarının durması demek, HPJ’nin büyümesi demek şiddet kültürünün, fuhuşun, köleliğin ve haksızlığın ortadan kalkması demek.

Ortak kadın savunma gücü mümkün mü?

Elbette. Öncelikle cinsiyetçi zihniyeti kırmamız gerekiyor. Cinsiyetçi ve eril toplum, kadın da şu algıyıyı geliştirmiş; kadın narindir, savaş kadının işi değil, doğasına terstir veya kadının savaşma gücü yoktur. Biz de bu algıyı kıracak bir bilinçlenme çalışmasını yürütüyoruz. Bu algı kırılmadan ve kadın da savunma gücünü ve bilincini geliştirmeden HPJ büyüyemez. Tabi ki HPJ’nin büyümesi demek kadın idamlarının durması demek, HPJ’nin büyümesi demek şiddet kültürünün, fuhuşun, köleliğin ve haksızlığın ortadan kalkması demek. YPJ’nin Kobanâ de sergilediği direniş ve YJA-Star güçlerinin Şengal’de yürüttüğü zorlu mücadele İranlı kadınları da çok etkiledi ve en azından o cinsiyetçi algıyı önemli oranda kırdı. Örneğin, İran’da kadınların yüzüne asit atıldığında bu saldırıya maruz kalan kadınlar ‘Kobanêli kadınlar gelip bizi savunsunlar’ dedi. Direnen Kürt kadınına büyük bir güven gelişmiş ve bu güven Kürdistan ile sınırlı değil. Kürt kadınları şimdi İranlı ve Afgan kadınları da çok etkiledi. Bence her zamankinden daha fazla bunun zemini oluşmuş.

‘HPJ İRAN’DA BİR İLKTİR’

Doğu Kürdistan’da HPJ dışında kadın savunma gücü var mı?

Doğu Kürdistan’da geçmişten bu yana, ulusal mücadele veren Kürt örgütlerinin içinde kadın peşmergeler de yer almışlar. Ancak hiçbir zaman özgün veya özerk bir örgütlenmeleri olmamış. Daha çok ulusal mücadele üzerinden bu örgütler içinde yer almışlar. Doğu Kürdistan dağlarında sadece kadın savunma savaşını veren, HPJ’dir. Araştırdığımıza göre fiilen gerillacılık yapan kadın peşmergeler yok. Olsalar da marjinal durumdalar herhangi bir aktiviteleri yok. Değil Kürdistan’da İran’da da HPJ, kadınlar için bir ilktir.

Şimdi savunma gücü dışında kadın örgütlenmeleri yok mu?

İran devleti örgütlenen insan veya topluluklardan çok korkuyor. Hele bu insanlar kadın olunca İran devletini daha fazla korkutuyor. İran sansürler ve yasaklar ülkesidir. Ancak en çok da İran’da, yasaklar çiğneniyor. Çünkü yasağın olduğu yerde tepki ve öfke de had safhada olur. İnsan, çok esnek bir varlık ve özgürlüğüne düşkündür. Hiçbir canlı, doğası gereği yasağa gelmez. O yüzden bir kaç insan bir araya gelince hemen devlet panikleniyor ve en ağır cezalara çarptırıyor. Devleti eleştiren veya yasaklarına aldırış etmeyen herkesi ‘Allaha düşmanlık ve ülke güvenliğine zarar veriyor’ adı altında yargılıyor ve bu, insanı idama kadar götürebiliyor. Zaten takip ediyorsunuz her gün tutuklama, gözdağı, idam haberleri, bütün sansürlere rağmen İran’dan gelmeye devam ediyor.

Sorunuza geleyim, İran’da feminist örgütler var, ancak onlar da çok dağınık, parçalılar ve örgütlü değiller. Durum böyle olunca ortak bir kadın iradesi de ortaya çıkmıyor. Sistemi aşmayan, islami hukuk çerçevesinde hak talebinde bulunan örgütler var. Daha çok reformistler, köklü zihniyet değişimini öngörmüyorlar. Ya devlet güdümlüler ya da oryantalistler. İkiside kadın sorununa herhangi bir katkıda bulunmuyor ve sorunları çözmüyor. Tek tek kadın aktivistler, kadın insiyatifleri, aydınlar vs. olsa da örgütlü olmadığından sonuç alıcı olmuyor.

İran islam cumhuriyeti 2014 yılında kadın hakları konusunda herhangi bir adım attı mı?

2014 yılı İranlı kadınlar için de zor geçti. Aslında kadınların mücadeleleriyle elde ettikleri bazı sınırlı hakları bile bu sene kadının elinden alındı. Kadınların biraz ev dışında çalışabildikleri, en azından biraz kendilerini ifade ettiklerini düşündükleri alanları bile yine kadınlara kapattılar. Üniversitelerde birçok bölüm kadınlar için yasaklandı. İran devleti kadınların bilinçlenmesinden korkuyor. Kadınlar bilinçlendikçe toplum da bilinçleniyor. Bilinçlenen toplum kuşkusuz o baskıcı, diktatör ve erkek egemenlikli devleti ve sistemi sorgular, sorgulanan sistemin otoritesi de sarsılır. Bundan kaynaklı İran’da şu an üniversitelerin birçok bölümünü kadınlara yasaklanıyor. İran’da kadın okuma oranı neredyse erkeğinkinden daha fazladır. İran’da kadınlar okumayı, öğrenmeyi ve farklı meslekleri edinmeyi önemsiyorlar. Bu yüzden kadınlar evlilikten çok öğrenmeye ve çalışmaya önem veriyorlar. Evlenen yeni nesiller erken ise evliliğini sürdüremiyor. Ekonomik sorunlar buna önemli bir neden olsa da bence kadınlar bilinçlendikçe eski gelleneksel ve ataerkil evlilikleri sürdürmek istemiyorlar. Şimdi İran’da kadınlar hem evlenmek istemiyor, boşanıyor ya da evliliği sürdüremiyor, ayrıca çocuk da yapmıyorlar. Eski geleneksel aile yapılanması aşılıyor, ancak yenisi veya alternatif bir ortak yaşam modeli ortaya çıkmayınca toplum dağılmakla yüz yüze kalıyor. İran’da şimdi çok ciddi bir toplumsal kaos var. Alternatif olmayınca bu arayışlar topluma ters dönebiliyor.

İran’da evlilik oranının düşmesinden kaynaklı genç ve yeni nüfusta da bir düşüş var. Bundan dolayı devlet şimdi toplumu çocuk yapmaya teşvik edecek politikaların peşinde. İran milliyetçi ve mezhepçi bir rejimle yönetiliyor. İran daha genç ve büyük bir nüfusu hedeflerken böyle bir şeyin olması elbette çıkarlarına göre değildir. Erkek egemen sistemlerin en önemli politikaları nufüsun genç ve çok olmasıdır. Bu yüzden rejim bu sene evliliğe ve çocuk yapmaya dönük belli çalışmalar yürüttü. Bunun olması içinde kadınları okutmaktan uzaklaştırarak, çocuk yapabilmeleri için maddi imkan sunuyor. Hatta üniversitede eğer gençler evlenirlerse onlara maddi imkan sunabileceklerini açıkladılar. Evlenmek ve çocuk yapmak isteyenlere bedava ve lüks yaşama imkanlarını sunuyorlar ki özgürlük ve öğrenme arayışından vaçgeçsinler.

Yine bu sene İran’ın önemli kentlerinde başta İsfahan ve Tahran olmak üzere kadınların yüzüne asit attılar. Bu saldırıya maruz kalan kadınlar biraz bağımsız duran ve rejimin giyim kurallarına uymayan kadınlardı. Yasalarla kadınları sınırlandıramıyorlar, bu sefer farklı gruplar yoluyla vahşice kadınlara saldırıyorlar. Yine son dönem de birçok kadın bıçaklandı. Bir iki öğrenci üniversite de katledildi.

İran gibi sözde islami geçinen bir ülkede uyuşturucu kullanımı had safhada. Rejim bilinçli göz yumuyor. İran’ın giyim kuşam polisleri her yerde varken neden polisler, uyuşturucu dağıtanları görmüyor. İran İslam Cumhuriyeti toplumu uyuşturup, rahat yönetebilmek için uyuşturucuyu serbest bırakıyor veya göz yumuyor. Halk açlık sınırındayken ve ekmek bulamazken nasıl oluyorda uyuşturucu bu kadar ucuz ve insanların eline bu kadar rahat ulaşabiliyor? Elbette bunun arkasında devlet olmasa uyuşturucu bu kadar rahat dolaşmaz. Bizim cezaevinden çıkan arkadaşlarımız ve yurtseverlerimiz de bunu çok açık bir biçimde görmüşler ve karşısında mücadele ediyorlar. Cezaevleri devletin en hakim olduğu mekanlardır nasıl oluyorda insanlar cezaevinde uyuşturucu bağımlısı olabiliyor. Devlet tutukluların yemeklerinin içine uyuşturucu katıyorlar ve tutuklular farkında olmadan uyuşturucu bağımlısı oluyorlar. Yine cezaevlerinde uyuşturucu parası sigara parasından daha ucuz. Yani sigara, uyuşturucudan daha pahalı satılıyor ve bunlar bizzat devlet eliyle yapılıyor. Bunların hepsini İran islam cumhuriyeti yapıyor.

İranlı kadınları biraz anlatır mısın?

İranlı kadınlar isyancıdırlar. Çabuk çabuk herşeyi kabul etmezler. İran’da cinsiyetçilik had safhada olduğundan, ağır baskı ve yasaklamalardan da kaynaklı kadınlar İran İslam Cumhuriyeti’ne çok tepkililer. Erkeğin her dediğine boyun eğen ve her şeyi kabul eden kadınlar değiller. Baskı sertleştikçe özgürlük arayışları da güçleniyor. Ekolojik, kültürel ve sosyal aktivitelerde aktiv olarak yer alıyorlar. Devlet İran’da kadınla baş edemiyor. Ancak bu baş eğmezlik ve isyankar ruh örgütlenmediğinden güçlü bir mücadeleye dönüşmüyor. En çokta İran’da kadınların örgütlenmeye ihtiyacı var. Var olan mücadele potansyeli doğru örgütlenmediğinden kadınlara pahalıya mal oluyor. Reyhane Cebari, kendini tecavüzcüden korumak için savundu, ama idam edildi. Eğer onun arkasında örgütlü bir kadın mücadelesi olsaydı idam edilmezdi veya belki daha farklı sonuçlanırdı. Rejim ne kadar baskıcı olsa kadınların tepkileri ve arayışlarıda o kadar güçleniyor. Ancak bu örgütlenmese sahte bir özgürlük arayışına da dönüşebilir. İranlı kadınlar sıkışınca ve ülkesinde nefes alamayınca özgürlüğü Batı’da buluyor. Bireysel kurtuluş peşinden koşma daha fazla var.

Özetlersem, İranlı kadınlar her şeyden önce kendi örgütlülüklerini sağlamalılar. İran’da kadınların örgütlenmesi şart. Başka Şirinlerin ve Reyhanelerin idam edilmemesi için örgütlenmek şart.

Kadınların HPJ’e ye katılımlarını nasıl görüyorsunuz?

Bize her kesimden, her yaştan kadınlar katılıyor. Hatta evli kadınlar da katılıyor. Doğu Kürdistanlı kadınlar çözümü sadece bizde görüyorlar. Bize evli kadınlarda katılıyorlar. Eskisi gibi kendini aile ve ev yaşamına mahkum etmiyorlar ve özgürlüğe doğru yol alıyorlar. Evli kadınların özgürlük arayışlarının güçlü olduğuna inanıyorum. Çünkü onlar erkek egemen aile içinde her türlü baskıya maruz kalıyorlar ve onlar daha çok özgürlüğü arıyorlar. Mesela artık kadınlar toplumda nefes alamadıkların da gidebilecekleri ve özgürce yaşayabilecekleri bir yerlerinin olduğunu biliyorlar. Kürt kadınlarına daha fazla ulaştığımız için onlar da ciddi bir umut yaratmışız. Eskiden kadınlar şiddete maruz kalınca hemen kendine zarar veriyordu ancak görüyoruz ki artık kadınların çoğu dağlara çıkıyor. Bizi tanıyan ve duyan her kadın bizi kendileri için bir çözüm umudu olarak görüyor. / Firatnews

Güncelleme Tarihi: 25 Aralık 2014, 08:53
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER