Salih Müslim'den uluslararası topluma çağrı

PYD’nin Eşbaşkanı Salih Müslim, Rojava kantonlarında yaşayan halklar adına başta BM ve insani yardım kuruluşları olmak üzere uluslararası toplumu, mülteci durumuna düşenlere insanlık adına yardım etmeye çağırdı.

Salih Müslim'den uluslararası topluma çağrı
PYD’nin Eşbaşkanı Salih Müslim, Rojava kantonlarında yaşayan halklar adına başta BM ve insani yardım kuruluşları olmak üzere uluslararası toplumu, mülteci durumuna düşenlere insanlık adına yardım etmeye çağırdı.


PYD Eşbaşkanı Salih Müslim,  bulunduğu Qamişlo’dan 1 Eylül dünya barış günü vesilesiyle uluslararası topluma açık bir mektup yazdı.

“Haritalarda adımız, sınırlarla çizilmiş bir ülkemiz olmasa da, artık biz bir realiteyiz” diye seslenen Müslim,  bugün Rojava’nın gerçek anlamda bir umut ışığı olduğunu kaydetti.

Müslim,  “Eğer umudu korumak ve insanlara yardım etmek istiyorsanız, ki yardım etmek istediğinizi umut ediyorum, korkmadan, bürokrasiye boğmadan, sorumluluk üstlenerek, buyurun birlikte göç eden insanlara yardım edelim” çağrısında bulundu.

Müslim’in mektubu şöyle:

“Uluslararası Kamuoyuna,

Birleşmiş Milletler yetkililerine,

Uluslararası İnsani yardım kuruluşlarına,

1 Eylül dünya barış günü vesilesiyle barışı olan umudu güçlendirme adına sizlere yazmak istiyoruz. Bu çağrı ile son üç yıldır Suriye’de yaşanan insanlık trajedisini sizlere anlatmaya çalışmayacağız. Ancak Suriye’de yaşanan insanlık dramına ilişkin adım atmanıza ilişkin sizleri sorumluluğa çağırırken, bizimde üzerimize düşen sorumluluğumuzu yerine getirdiğimizi ve getireceğimizi bir kez daha ifade edeceğiz.

Mart 2011’de Suriyelilerin meşru ayaklanmasıyla birlikte meşru taleplerimizi yükselterek, yıllardır baskı ve zulüm uygulayan Baas Rejimini bölgemizde çıkardık. Sonra kadınlarımızla, erkeklerimizle ve gençlerimizle özgür geleceğimizi kurma kararı aldık. Gördük ki hem Baas rejimi hem de radikal İslamcılar inşa etmekte olduğumuz barışçıl geleceğimize saldırdılar. Biz de buna karşı öz savunma güçlerimizin oluşturma hakkından yararlandık. Saldırıların olduğu her yerde, meşru olan öz savunma hakkımızdan yararlandık. Zaten başka bir seçeneğimiz de kalmamıştı.

Bizler Suriye’nin bir parçası olan Rojava bölgesinin Cezire Kantonu yaşayanları olarak son iki yıldır Çeçenistan’dan Mısır’dan, İngiltere’den ve Türkiye’den topraklarımıza gelen veya getirilen organizeli -adları kimi zaman Al-Nusra, kimi zaman DAİŞ vb.- cihatçı saldırganların aralıksız saldırıları ile karşı-karşıyayız. Hatta Yeni Zelanda ve Avusturalya’dan gelenler bile vardı... Bu insanların saldırılarına karşı kendimizi savunma mecburiyetinde kaldık.

Bizler Rojava’da şu tartışmayı hep yürüttük. Hiçbir şey eskisi gibi olamaz ve olmamalıdır. Nasıl olması gerektiğine ilişkin ise çözüm öneri ve projelerimizi geliştirdik. Rojava toplumunun kendi kaderini tayin etme hakkında sahip olduğu ve bunun demokratik bir hak olduğunu söyledik.

Bir devrim sürecinde olduğumuzu hep söyledik. Devrimimiz parçalayan değil, birleştiren bir düşünceye sahiptir. Bu yüzden Rojavamızda Asuriler, Ermeniler, Araplar, Türkmenler ve Kürtler birleşerek kendi kaderlerini Suriye birliği içerisinde “demokratik özerklik” projesi ile tayin ettik. Tüm bu gelişmeyi PYD ile yanlış bir biçimde ifade edenler olsa da, 50’den fazla Asuri, Ermeni, Arap, Türkmen ve Kürt partisi, örgütü ve STÖ’sü içinde bizzat yer aldı, alıyor. Bu bileşenler, yürütmüş oldukları toplantılar, görüşmeler sonucunda toplumlarında rızasını alarak, Ocak 2014’te Rojava’nın Afrin, Kobani ve Cezire kantonlarındaki yaşayan tüm toplumların özgürlüğü ve barışçıl birlikteliği esas alan toplumsal sözleşmeyi deklare ettiler. Suriye’nin diğer bölgelerinde yaşanan şiddet sonucu oluşan kaos ile karşılaştırdığımızda bu tabi ki özgürlüğe ve barışa dair umut yaratan bir gelişmeydi. Bu bölgelerimizde Suriye’nin diğer şehirlerinden göç eden yüzbinlerce insana barınma koşulları yarattık. Devrimimiz milliyetçiliği değil, halkların barışçıl bir biçimde bir arada yaşamasını esas alan ve bunu toplumsal sözleşmesiyle garantiledi.

Ama hep yalnız kaldık. Uluslararası kurum kuruluşlardan beklediğimiz siyasi ve insani yardımı yeterince almadık.

Bugünlerde daha da ağır bir göç ile karşı karşıyayız. Bizden olup da, çizilen sınırlardan ötürü komşu statüsünde olan Şengal’li Kürtler, Tal Afar’li Türkmenler, Karakoş’lu Asuriler “İslam Devleti” adındaki barbar örgütün saldırılarına maruz kaldılar. Onların öz savunma koşulları olmadığı için, saldırganlara karşı direniş gösterme koşulları yoktu. İki yıldır Rojavamızı koruyan YPG ve YPJ direnişçilerimiz desteğe koşmaları, Şengal’e sığınan binlerce Türkmen’in, Asuri’nin yanısara ikiyüzbin Şengalli Ezidi Kürt’ü soykırım ve katliamdan, oluşturduğu güvenlik koridorlarında Rojava’ya geçirerek kurtardı. Onlarca şahadete rağmen, YPG’li direnişçilerimiz canlar pahasına verdikleri bu müdahale ve mücadele sonucu Şengal dağlarına sığınan insanlar, yoğun saldırılar altında, onbinlercesi Rojava’ya getirildi. Rojavamız haritalarda görünmüyor olabilir, görüneni ise küçük görülebilir. Bu çok ta önemli değil bizim için.

Saldırılardan kaçıp, Şengal dağlarına sığınan insanlarımız günlerce mahsur kaldı. Bugün Şengal dağlarından topraklarımıza gelen onbinlerce insanlarımız geride yurtlarını, mallarını ve binlerce kurban bıraktı.

DAİŞ’in barbar ve insanlık dışı saldırıları olmasa, kendi kendimize yetecek ve kimseden yardım talebinde bulunmayacak kadar topraklarımızı verimli kılabileceğiz. Fakat taktir ediniz ki, bugün karşı karşıya kaldığımız  saldılar sonucu savaşta, korkusuz, kayıpsız ve göçsüz gün geçmiyor.

İnsanlık adına bir ölüm kalım mücadelesi içerisindeyiz. Ölürsek hepimiz burada, sizler orada nasıl yaşadığınıza inanacaksınız.

Sizler sustukça, barbarlık bu bölgelerde daha da bir yaygın hale geliyor. Sizler göç eden insanlara ilişkin BM, AB ve diğer uluslararası kurumlarda “yardım edelim mi, etmeyelim mi?” tartışmalarını “demokratik” kararlara dönüştürme gayreti içerisindeyken, burada demokrasinin kafası kesiliyor. Sizler BM toplantılarında insanları tarafında meşruiyeti tartışmalı hale gelen Suriye ve Irak’ın sınır bütünlüğünü koruma adı altında çekingen kararlar alırken, söz konusu sınırları aşıp saldıran DAİŞ ile karşı karşıya kalıyor insanlar. Sizler sustukça, insanlık katlediliyor.

New York’ta, Cenevre’de, Brüksel’de, Londra’da, Berlin’de, Paris’te, İstanbul’da konuştuklarınızı duymuyoruz. Sahi ne konuşuyorsunuz... Üzüldüğünüzü, kaygılandığınızı, bir şeyler yapmaya niyetlendiğinizi duyuyoruz. Ama bu yetmiyor.

Haritalarda adımız, sınırlarla çizilmiş bir ülkemiz olmasa da, artık biz bir realiteyiz. 2014 başlarında bölgemize gelen Alman Parlamenteri Jan van Akan gördüklerinden sonra “Ortadoğu’nun umut ışığı” dediğini duyduk. Ne güzel söylemiş, burada inşa ettiklerimizi... Bugün Rojava gerçek anlamda bir umut ışığıdır.

Eğer umudu korumak ve insanlara yardım etmek istiyorsanız, ki yardım etmek istediğinizi umut ediyorum, korkmadan, bürokrasiye boğmadan, sorumluluk üstlenerek, buyurun birlikte göç eden insanlara yardım edelim.

Etrafımızda örülen sınırlar bizim için fazla anlam ifade etmiyor. Çünkü burada barınabilen insanlara karşı geliştirilen saldırılar insanlık sınırlarını aştı. Bu açıdan sizlerin de bu durumdan vazife çıkarıp, insanlık adına yardımlarınızı ulaştırmanızı bekliyoruz.

Rojava Kantonunda yaşayan halklar adına

PYD Eşbaşkanı Saleh Moslem Mohamed

Qamişlo, 01.09.2014"

Güncelleme Tarihi: 02 Eylül 2014, 10:19
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER