Bayık: Katliamla bölge Kürtsüzleştirilmek istendi

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Maraş katliamı bölgenin Kürtsüzleştirilmesinin hedeflendiğini belirterek, sonrasında yaşanan göçlerin de bunun en büyük göstergesi olduğunu ifade etti. Bayık, bunu da bir şarkı ıslahat planı olarak nitelendirdi.

Bayık: Katliamla bölge Kürtsüzleştirilmek istendi
Maraş katliamı öncesinde Apocu hareket içerisinde Maraş, Malatya, Antep ve Adıyaman’da örgütlenme çalışmaları yürüten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, bölgede çalışma yürütmenin diğer şehirlere göre avantajlarının daha fazla olduğunu söyledi. “Antep, Maraş gibi yerlerde de sadece Kürtler yoktu, Kürtlerin dışında halklar da vardı. Buralarda sosyal, ekonomik, sosyal sınıfların gelişmişliği söz konusuydu. Devrimci düşünceye oldukça açık yerlerdi” diyen Bayık, Kürdistan’a açılım için gittiklerinde Maraş ve Güneybatı’da özgürlük hareketine kadınların ilgisinin de yoğun olduğunu söyledi.


Maraş katliamı bölgenin Kürtsüzleştirilmesinin hedeflendiğini belirten Bayık, sonrasında yaşanan göçlerin de bunun en büyük göstergesi olduğunu ifade etti. Bayık, bunu da bir şarkı ıslahat planı olarak nitelendirdi.

Böylesi bir katliam için neden Maraş seçildi?

Maraş, Antep, Adıyaman ve Malatya gibi illerden oluşan Güney Batı alanı Kürt Özgürlük Hareketi'nin Maraş Katliamı öncesi Kürdistan'a açılım çalışmalarını ilk yürüttüğü alanlardı. Buralarda çalışılırsa düşünceyi halka çeşitli kesimlere taşımak ve kısa sürede gençlik içerisinde kadrolaşmak mümkün olabilir düşüncesiyle hareket ettik. Bizim hızla kadrolaşmaya ihtiyacımız vardı. Düşüncenin hızla yayılması gerekiyordu. Yine Antep mesela işçi sınıfının yoğun olduğu bir şehirdi.

Avantajları da diğer şehirlere göre daha fazlaydı. Yoğun gençlik ve öğrenci gençlik vardı. Antep, Maraş gibi yerlerde de sadece Kürtler yoktu, Kürtlerin dışında halklar da vardı. Buralarda sosyal, ekonomik, sosyal sınıfların gelişmişliği söz konusuydu. Devrimci düşünceye oldukça açık yerlerdi. Buralarda Alevi Kürtler de vardı. Alevi Kürtler devrimci ve sol düşünceye oldukça açıktı. Buralarda hareket taban bulabilir, kadrolaşabilirdi. Hem sosyal hem kültürel, hem ekonomik dokusu bir de siyasal yapısı bizim buralarda çalışmamıza oldukça elverişliydi. Onun için buralar seçildi ve daha sonra da bunun doğru bir seçim olduğu ortaya çıktı. Çünkü buralara dayanılarak adım adım Kürdistan içlerine doğru gelişebildik ve sonuç alabildik.

Bölgedeki halkın genel anlamda, özelde ise kadınların Apocu harekete ilgisi nasıldı?

Kürdistan’a açılım için gittiğimiz Maraş ve Güneybatı’da hareketimize kadınların ilgisi de yoğundu. Bu alanlarda devrimci hareketin kadınlarla ilişkilenerek tartışma yürütebiliyordu. Apocu grup kuruluşundan itibaren ilk kez Maraş’ın Pazarcık ilçesinde kalabalık bir kadın grubuna hareketimizi anlattık. Burada yaşadıklarım benim için kadın konusunda bir eğitimdi.

Maraş Katliamı öncesi Kemal Pir arkadaşı Karadeniz'den cezaevinden kaçırdığımızda birlikte Pazarcık'ın Bayramgazi köyüne gittik. Kemal arkadaş daha önce orada çalışma yürütmüştü. Biz oraya ulaştığımızda bir düğün vardı. Köylüler Kemal arkadaşın cezaevinde olduğunu biliyorlardı, onu birden karşılarında görünce çok sevindiler. Düğünden sonra köyden gençler yanımıza gelerek köy halkını topladıklarını söyleyerek ve bizden bu kitleye hareketi anlatmamızı istedi.

Burada konuşmayı ajite yönü güçlü olduğu için Kemal arkadaş yaptı. Konuşmasıyla halk üzerinde büyük bir etki yarattı. Ertesi gün yine aynı gençler 'Akşamki konuşmanız çok etkili olmuş. Biz yine insanlarımızı topladık. Gelip onlara da bir konuşma yapabilir misiniz' dedi. Biz yine kabul ettik. Kitlenin toplandığı yere gittiğimizde bunun çok kalabalık bir kadın grubu olduğunu gördük. Bizim daha önce öğrenci gençlik içinde kadın arkadaşlarla konuşmalarımız, toplantı ve tartışmalarımız olmuştu. Fakat ilk defa böyle kalabalık sayıda bir kadın grubu karşısında konuşacaktık. Bir de bunlar öğrenci kadınlar değildi. Köyün insanlarıydı ve birçoğunun okuma yazması da yoktu. Biz de çok hazırlıklı değildik. Konuşmayı ben yaptım, ara ara kadınların zılgıt çektiği konuşma esnasında çok heyecanlandım ve çok terledim. Konuşmadan sonra Kemal Arkadaş'a nasıl konuştuğumu sordum, o da bilmediğini söyledi. Ben konuşmanın iyi geçmediğini düşündüm. Fakat baktım ki o da benim gibi terden sırılsıklam olmuş. Ona 'ben konuştum. Sıkıldım, utandım. Ama sen niye böyle terledin' dedim. Kemal arkadaş bana 'böyle bir kadın kitlesi karşısında değil konuşmak oturmak bile ciddiyet ister' dedi. Kemal arkadaş o konuşmasıyla kadına sıradan bir yaklaşımın olmayacağını ortaya koymuştu. Ben ilk defa kadının ağırlığını bu ciddiyetle orada hissetmiştim. Ve Kemal arkadaşın bu değerlendirmeleri benim için kadın konusundaki ilk dersim olmuştu.

‘MARAŞ’TA KADINLARIN HAREKETİMİZLE İLGİSİ ARTIK HALKLAŞTIĞIMIZI GÖSTERİYORDU’

Maraş, Antep gibi illerde başta öğrenci gençlikten kadınlar olmak üzere kadınlar hareketimiz etrafında gruplaşma yaşamaya başladı. Maraş'ta kırsal kesimdeki kadınların ilgisini de gördük. O zaman hareketimizin halklaşmaya başladığını anladım. Buralarda özellikle öğrenci gençlik içindeki kadınlar hareketin ideolojisi, onun yaşam ve çalışma tarzı, ortaya çıkardığı kişilik ve ölçülerden oldukça etkileniyorlardı. Çünkü bunu başka örgütlerde göremiyorlardı. Kadrolar şahsında harekete büyük bir saygı sevgi gelişiyordu. Onun için hızla harekete yaklaşıyor hareketi anlamaya çalışıyor ve eğitimlerine katılıyorlardı. Bu durum kısmen esnaf kadınlar içerisinde de gelişiyordu. Fakat ilk defa Pazarcık'ın Bayramgazi Köyü'nde hareketin kırsal kesimdeki kadınların da ilgisini çektiğini gördük. Toplanmışlar bizden konuşma istemişlerdi. Bu kadın kitlesinde harekete bir sevginin, saygının geliştiğini, hareketin onların dikkatini çektiğini gösteriyordu. Bu açıdan oldukça önemliydi. Artık hareket böyle öğrenci, kesiminden aydın kesiminden çıkıyor ve halkın diğer kesimleriyle de buluşuyordu ve esasta da kadın kesimi içerisinde kırsal kesimde giriyordu.

Bu hareketimizde nitelik değişimini de ortaya koyuyordu. Bu hareketin dar bir ideolojik grup olmaktan çıkıp siyasal bir gruba doğru geliştiğinin göstergesiydi. Zaten o toplantıda kadınlarla konuşurken sıkılmamın nedenlerinden biri de buydu. Yani artık karşımda sadece öğrenci gençliğin olmadığını, halkın olduğunu, halktan insanlar olduğunu gördüm. Artık onlara hitap etmek, ilgilenmek, onların sorunlarını ele alıp çözmek gerekiyordu. Bu yükümüzün ne kadar ağırlaştığını gösteriyordu. Bu açıdan önemli oluyordu.

Kemal Pir ile birlikte Pazarcık’a gittiğinizi söylediniz. Ne için gitti, ne kadar kaldı, o dönemde oralarda neler yaptı?

Kemal arkadaş, cezaevinden kaçtığı için kendisine kimlik yapılması gerekiyordu. Kimliği yapılana kadar da fazla hareket etmemesi, gizli kalması gerekiyordu. Benim de Antep’e geçmem gerekiyordu. Kendisine durumu anlattım, ancak bana uzun süre bu tarzda kalmasının doğru olmadığını, hareketin kendisine cezaevinden kaçırarak bir emek verdiğini ve bu emeğin karşılığını vermesi gerektiğini söyledi. Ben de 'biraz sabırlı olman gerekiyor' dedim. Fakat Kemal Pir kişiliği kolay kolay zapt u rapt altına alınamayan bir kişilikti. Nasıl ki civayı tutmak istersin ama tutamazsın Kemal Pir'i tutmak da kolay değildi. Kemal Pir arkadaş o alanda her ne kadar biz sınırlı ilişkilere girmiş olmasını istemişsek de bununla yetinmedi, kimlik yapmayı beklemeden o köylerde bir takım örgütlenmelere girişti. Daha sonra Maraş Katliamı başladığında bizzat bazı arkadaşları Maraş'taki katliama karşı halkı korumak ve orada direnişi geliştirmek için gönderdi. O süreçte bizzat Maraş merkezde değildi, ama yakınlardaydı. Alanda bizzat halkla toplantılar yaptı, halkı bilinçlendirdi, olup bitenin ne amaçlı olduğunu kavratmaya çalıştı.

Tehlikeyi buna karşı nasıl durulması gerektiğini hep anlattı, bir yandan da bazı gençleri örgütleyerek, halkı korumalarını istedi. Faşistlere karşı mücadele etmelerini istedi. Ve bu gençler gerçekten de sürekli Kemal Pir ile ilişki içinde halkı korumak için faşistlere karşı direndi, halkın sempatisini kazandı. Eğer Kemal Pir arkadaş bunu yapmamış olsaydı belki faşistlerin saldırıları katliamları daha da artabilirdi. Eğer faşistlere karşı bazı direnişler ortaya konduysa, halk korunduysa Kemal Pir arkadaşın bunda rolü çok büyüktür.

Maraş katliamının yeni partileşen Apocu harekete cevap olduğu hep söylendi. Alevilerin özgürlük hareketine gösterdiği ilgiyi kırmayı mı amaçladılar?

Katliam için Maraş oldukça bilinçli bir şekilde seçildi. Türk devleti bu katliamla hem yeni partileşen Apocu Harekete, hem de alanda Harekete yoğun ilgi gösteren Kürt-Alevilere bir cevap verdi. Hareketimiz Maraş Katliamı'ndan sadece bir ay önce partileşmişti ve Türk devleti hareketin PKK kuruluş kongresinin gerçekleştirildiği bilgisini almıştı. Maraş katliamı PKK partileşmesine örgütleşmesine karşı geliştirilen bir cevaptır bir mesajdır. Nasıl ki Haki Karer arkadaş Antep'te katledildiyse ve bu katliamla kadroya mesaj verildiyse, kadro korkutulup ürkütülüp etkisiz kılınmak istendiyse Maraş Katliamı'yla da Kürt halkı özellikle de o alanda harekete en yakın duran Alevi Kürtleri ürkütüp korkutup sindirmek istedi. Haki Karer'in katledilmesiyle kadroya açıkça 'eğer siz bu hareketle çalışırsanız hepinizi Haki Karer gibi katlederiz. Onun için bundan vazgeçin' mesajını verdi.

Maraş katliamıyla da Kürt halkına özellikle de Alevi Kürlere 'PKK ile ilişkilenmeyin, destek vermeyin, birlikte olmayın. Eğer PKK ile birlikte olur destek verirseniz hepinizi katliamdan geçiririz' mesajı verildi. Bunun yanı sıra Aleviler yeni düşüncelere, sol düşüncelere açıktı. Hareketimizin de ilk geliştiği alandı, kadrolarının da ilk çıktığı Alevi Kürt kesimiydi. Sadece erkek kadrolar çıkmadı. Alevi kadınlardan da hareketle ilişkilenen hareket adına çalışma yürüten kadınlar vardı. Ve giderek onlarda militanlaşma da gelişiyordu. Bunun kesinlikle önlenmesi gerekiyordu. Yine halkın partiye desteğini, partinin halklaşmasını önlemek istedi. Halkı ve Alevi kesimi korkutup sindirmek istedi. Yine solu ürkütüp sindirmek istedi. Maraş katliamıyla gelişen PKK hareketini hem de Türkiye'de ki sol demokrasi hareketini bastırmak istedi. Onun için o katliamla sıkıyönetimi geliştirme ve 12 Eylül rejiminin temellerini atmak istedi. Maraş Katliamı 12 Eylül rejimine gidilen yolda devletçe döşenen çok önemli bir kilometre taşıdır. Bu katliamla onun zemini oluşturulmuştur.

Katliam ile Alevi Kürtlerin bölgeyi boşaltması hedeflendi mi?

Maraş'ta Alevi Kürt devrimcilere solculara karşı geliştirilen bu katliamla Şark-Islahat planı o alanda uygulandı. Maraş Katliamı ile Aleviler yoğun olarak o alandan kaçırtıldı. Hatta sadece oradan kaçırtılmakla yetinilmedi,  ta Avrupa'lara kadar taşındılar.  Devlet bunun yolunu açtı, teşvik etti. O katliamın bir amacı da buydu. Çünkü orası Kürdistan'ın Türkiye ile bitiştiği yer, adeta sınırdır. Bu alanı Kürtsüzleştirip, tamamen Türkleştirerek, burayı ‘güvenceye’ almak istediler.

Orada hem Alevilik hem de Kürtlük bitirilmek istendi. Türklük ve Sünnilik egemen haline getirilerek bununla oralar Kürdistan toprağı olmaktan çıkarılıp Türkiye toprağı haline getirilmek istendi. Dikkat edilirse kadın, çocuk, erkek demeden toplum planlı bir şekilde hedeflenildi. Türk kontrgerillasının gerçekleştirdiği bir katliamdı ve önemli ölçüde sonuç aldı. Orayı Alevilerden ve Kürtlerden neredeyse temizlediler.

Peki Maraş katliamı karşısında henüz yeni partileşmiş olan PKK’nin tutumu nasıl oldu?

Önder Apo bu katliamın hemen ardından katliamın nedenleri ve amaçlarını çözümleyerek ona karşı bir mücadele içerisine girdi. Önder Apo bu katliamla Türk devletinin yeni bir sürece girdiğini ve bu sürecin de bir askeri darbe süreci olduğu değerlendirmesini yaptı. Önder Apo bu katliam gerçekleştirildikten sonra Amed'te Bağlar'da çok kapsamlı bir değerlendirme yaptı. O katliamı çözümledi. Bu katliamla Türk devletinin neyi amaçladığını ortaya koydu. Tehlikelere dikkat çekti. Bunun bir sıkıyönetimi geliştirme, bunun üzerinden bir askeri darbeyi geliştirme planı yapıldığını ortaya koydu. Kadroyu bu temelde donatmaya çalıştı. Çünkü hareket yeni partileşiyor ve yeni örgütleniyordu. Daha partileşme tecrübesi güçlü yaşanmıyordu. Kadroda halen birçok amatörce anlayışlar ve pratikler vardı. Maraş Katliamı iyi kavratılmazsa bu kadro gelişen tehlikeyi göremez ve dolayısıyla bu tehlikeye karşı kendini, partiyi ve halkı koruyamazdı.

Mutlaka bu katliamla nelerin amaçlandığının kadroya ve kadroyla da halka kavratılması gerekiyordu. Bu tehlike ancak böyle karşılanabilirdi. Önder Apo'nun Amed'de kadroyla Maraş Katliamı üzerine yaptığı toplantı bu amaçladır. Ve bu toplantıda ki bütün değerlendirmeler çözümlemeler bir broşür haline getirilmiştir. Ve broşürün adı da Maraş Katliamı üzerinedir. Bu basılıp ülkede kadroya dağıtılmıştır. Diğer taraftan Önder Apo beni de Türkiye'deki sol hareketlerle görüşmek için Ankara'ya gönderdi. Türkiye'deki sol hareketlerle tartışıp onları gelişen tehlikelere karşı uyarmamı ve bu tehlikeler karşısında önlem almaları için ikna etmemi istedi. Tabii gittim, tartıştım.

Fakat bu hareketlerin yönetimleri böyle bir darbenin gelişeceğine inanmadılar. Böyle bir darbe gelişse bile karşısında durabileceklerini söylüyorlardı. Yani Ankara'dan sonuçsuz döndüm. Önderliğe bunu anlattığımda ‘Mademki bu örgütlerin bu arkadaşların yaklaşımı böyledir. Biz sorumluluklarımızın gereğini yerine getirdik. Biz kendi tedbirlerimizi alalım’ dedi. Önder Apo'nun çıkışı böylece gerçekleşti. Tehlikeyi adım adım sezmiş ve Türkiyeli devrimci hareketleri, halklarını korumak için bazı adımlar atmak istedi. Burada sonuç alınamayacağını görünce hareket açısından tedbirler alınması gerekliliğinden yola çıktı. Bu tedbirlerin başında da yurt dışı ile ilişkileri sağlama ve hareketi yurt dışına çekerek, orada güvence altına alma, hazırlama, hareketin sürekliliğini sağlamayı esas aldı. PKK’de sürekliliğin sağlanması da Önder Apo’nun öngörüleri sayesindedir. Türkiye solu da buna inanarak, tedbir alsaydı 12 Eylül döneminde yaşanan ezilmeler belki de yaşanmayacaktı.

Katliamdan sonra topraklarını terk eden Maraşlılar ile ilişkiye geçme nerde ve nasıl oldu?

PKK katliamdan sonra Avrupa’ya göç eden Maraş ve güneybatı illerinden olan kitle ile Avrupa’da tekrar ilişkilendi. Maraş Katliamı ve sonrasında her ne kadar Şark Islahat Planı uygulanarak orada hem Kürtlük hem de Alevilik bitirilmek istendiyse, fiziki kırımla kültürel kırım iç içe yürütülerek ve önemli ölçüde Kürtler ve Aleviler oradan Avrupa'lara kaçırtıldıysa da hareket hiçbir zaman bu halkla bağını koparmadı. Avrupa'da bu Maraş yöresinden giden bu halkımızla tekrar ilişkilendi. Ve orda bu halk içerisinde çalışmalarını Maraş'ta Antep'te yürüttüğü gibi yürüttü. Bu anlamda Türk sömürgeciliğinin amaçlarına ulaşmasını önledi. Çünkü onlar Avrupa'ya taşıyarak bu halkı bitirmeyi amaçladı. Onların ülkeyle, Kürtlükle, Alevilikle bağını tümüyle ortadan kaldırmak ve bitirmek istiyorlardı. Ama hareket bu katliamla neyin amaçlandığını çok iyi çözümlediği için buna meydan vermedi. Avrupa’ya giden halkı kendi kaderine terke etmedik. Türk sömürgecilerin planlarının gerçekleşmesine izin vermedik. Halk yeniden örgütlendi. Bizim Avrupa'daki örgütlenmemizin temeli haline geldi. Avrupa'da örgütlenmemiz gelişmesinin temelinde bu yöre insanları vardır. Ülkede bağ kurulan belli bir yurtseverlik düzeyine getirilen bu halkla Avrupa'da yeninden ilişki kurulması ve bu halkın Avrupa'da yeniden ülkedeki gibi örgüt çalışmalarına girmesiyle örgüt çalışmalarımızın temeli atıldı ve geliştirildi.

‘YÖRE HALKI SÜREKLİ MÜCADELE İLE BİRLİKTE YÜRÜDÜ’

Maraşlılar başta olmak üzere Güneybatı yöresinden yoğun bir şekilde özgürlük mücadelesi saflarına katılım oldu. Büyük şahadetler gelişti. Bu katılımlar ve şahadetler sürekli örgütle yöre halkının bağını canlı tuttu. Türk devleti de o yöre insanı ile örgüt arasındaki bağı kesmek için çok yöneldi ama bir türlü sonuç alamadı.

Şu aşamada ise halkımızın ülkeyle bağı daha güçlü bir hale geldi. Diline, mezhebine, etnik kimliğine sahip çıkarak güçlendi. PKK bu mücadeleyi yürütmemiş olsaydı bu bağları sürekli örmemiş olsaydı bugün belki de Avrupa’da yaşayan Alevi Kürt kitlesi, özellikle Maraş, Adıyaman, Malatya, Antep yöresindeki halkımız belki de varlığını koruyamayacak, eriyip gidecekti.

‘BU TÜR KATLİAMLARIN ÖNÜNE ÖRGÜTLÜLÜKLE GEÇİLİR’

O bölgelerde örgütsel çalışmaların yeniden güçlendirilmesi gerekiyor. Bu alanlarda çalışmaların güçlendirilmesi konusunda ihmalkarlıklarımız olmuş ve bunun mutlaka giderilmesi gerekiyor. Bizim Kürdistan'a ilk girdiğimiz alandır. İlk çalışmalarımızın yapıldığı alandır. İlk şahadetlerin yaşandığı alandır. O alanda çok büyük şahadetler yaşanmıştır. Beselerden tutalım Erdallara, Erdallardan Mustafalara kadar çok büyük kişiliklerin ortaya çıktığı bir alandır. Orda büyük değerler ve emekler vardır. Bunlar halen de canlıdır. Mutlaka o alanlarda demokratik siyasetin çalışmalarını yoğunlaştırmaları gerekiyor. Demokratik siyaset yürüten örgütlerin oralarda örgütlenmelerini güçlü yapmaları ve kadrolaşmaları gerekiyor. Eğer bu yapılırsa oradaki potansiyel büyüktür. Orda atılan tohumlar yeşermiştir. Buna yeter ki doğru sahiplik yapılsın ve doğru bir yöntemle yaklaşılsın kesinlikle o alanda sonuçlar alınır. Geçmiş cumhurbaşkanlığı seçimleri de bunu göstermiştir. Eğer birazcık çalışma yürütülür ve örgütlülük geliştirilirse orda büyük sonuçlar almak mümkündür. Buna inanmak ve bu temelde çalışmak gerekiyor. İster fiziki, ister kültürel katliam olsun isterse asimilasyon olsun bütün bunlarla mücadele etmek, bunlara karşı varlığını onurunu korumak bu temelde özgürlüğünü geleceğini güvence altına almak bilinçlenmekten örgütlenmekten ve mücadele etmekten geçiyor. Eğer mücadele olmasaydı Maraş'ta katliam daha da büyük olurdu, Avrupa'ya giden kitle orda varlığını ve kimliğini koruyamaz, ülkeyle bağını kuramazdı. Eğer bu gün kimliğini koruyor, ülkeyle bağını kuruyor, tekrar oraya dönmek ve orada kökleşmek istiyorsa bu mücadeleyle gerçekleşti. Her şey kendine güvenerek, kendini çözüm gücü olarak görüp örgütlenerek mücadele etmekle gerçekleştirilir. / Firatnews

Güncelleme Tarihi: 22 Aralık 2014, 21:08
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER