Bu fotoğrafı Kadir Topbaş'a gösterin!

Cevizlibağ’da üst geçitte, belden aşağısı felçli olan Arife Gözükızıl ve akülü aracını taşıyan vatandaşlar böyle sesleniyor.

Bu fotoğrafı Kadir Topbaş'a gösterin!
Cevizlibağ’da üst geçitte, belden aşağısı felçli olan Arife Gözükızıl ve akülü aracını taşıyan vatandaşlar böyle sesleniyor. Yeniden aday olan AKP İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş, kent ve ulaşım politikalarını seçim propagandasına dönüştürürken, bedensel engelli Gözükızıl, kentin engellilere göre düzenlenmekten çok ama çok uzak olduğu söylüyor... Birilerinin yardımı olmadan sokaklarda ilerleme imkanı olmadığını vurguluyor Gözükızıl ve soruyor: “Sürekli yanımızda birinin olması gerekiyorsa eve hapsolalım o zaman.” Gözükızıl, yaklaşan yerel seçimler öncesi partilere de çağrı yapıyor: “Sadece seçim zamanı bizi hatırlamayın.”


HER GÜN ÖLÜMLE BURUN BURUNA

Gözükızıl ile Türkiye Sakatlar Derneği İstanbul Şubesi’nde tanışıyoruz. Engelli bireylerin sokaktaki günlük yaşamını, ulaşıma erişebilirlik düzeyini, Gözükızıl’ın birkaç saatine refakat ederek tanıklık etmeye çalışıyoruz.

Dernek binası yine AKP’li Fatih Belediyesinin yönetim sınırları için bulunan Çapa Gureba Hastanesi Caddesinde. Dernek binasından çıkıyoruz. İlk olarak Gözükızıl’ın hergün Bayrampaşa’daki evine gitmek için kullandığı yolu kullanarak en yakındaki otobüs durağına gitmeye çalışıyoruz. Yolun kenarından gidiyoruz. Yanımızdan vızır vızır araç geçiyor. Niye kaldırımdan ilerlemediğimizi soruyorum? Kaldırımları göstererek, “Baksana bu kaldırımlarda tekerlekli sandalyelinin çıkması için rampa yapmamışlar. Bazen kaldırımın başına koyuyorlar sonuna gidiyorum rampa yok. Ya tekrar geri dönüyorum ya da birilerinden yardım istiyorum” diyor.  Biraz ilerliyoruz bir kaldırımda gözüme çarpan tümsek, aşağı doğru sağ tarafa eğimli bir rampaya yöneliyor. Buradan çıkmaya çalışıyor ama sağlıksız eğimden kaynaklı  aracı kayıyor. “Rampada en küçük basamak ya da çıkıntı olursa geçemem. Normalde hiç kaldırım olmaması lazım” diyor.

DURAK DİREKLERİNE DİKKAT!

Bu sırada ağaç ve durak direği nedeniyle  daralan kaldırımı gösteriyor  Gözükızıl, “Kaldırımları bir de böyle kullanılamaz hale getiriyorlar bizim için. Yani hadi rampa var ve ben kaldırıma çıktım; peki direkler yüzünden daralmış kaldırımdan ben nasıl geçebilirim” diye soruyor. Yola park edilen araçlar nedeniyle bazen ‘yolun ortasından’ gitmek zorunda kalıyoruz. Sohbete devam ederken, kaldırımların kimi yerlerinde var olan tümsek ya da çukurluklar dikkatimi çekiyor. Adeta tekerlekli sandalyeli ya da görme engelli bir birey için bubi tuzaklarını andırıyor. Gözükızıl’a “Hergün trafiğin içinde gitmek seni korkutmuyor mu?” diye soruyorum. “Korkuyorum ama yapacak bir şeyim yok” diye yanıtlıyor.

ADIM BAŞI ‘ENGEL’

Rampa işkencesinin ardından otobüs durağına varıyoruz. Engelli araçları denilen, biniş kapılarında rampa bulunan halk otobüsünü bekliyoruz. Bu otobüs saatte bir geçiyor. 
Gözükızıl, Bayrampaşa’daki evine gitmek için her gün bir saat bu otobüsleri beklediğini söylüyor. Cevizlibağ’dan geçen bir otobüs yanaşıyor. Gözükızıl beni uyararak, “Otobüs eğer rampası kaldırıma  gelecek şekilde yanaşmazsa, çok dik olacak” diyor. Rampanın dik olması Gözükızıl’ın yardım almadan otobüse binebileceği anlamına geliyor, çünkü sandalyesi kayabilir. Gözükızıl’ın korktuğu başına geliyor. Araç kaldırıma tam yanaşmıyor. Rampa yola denk geldiği için çok dik. Yolculardan birinin yardımıyla otobüse bindiriyoruz. Otobüste tekerlekli sandalyenin bağlanması için bir emniyet kemeri var. Onu da başka bir bedensel engelli kullanıyor. Bu nedenle Gözükızıl demirlere tutunarak sandalyesinin kaymasını engellemeye çalışırken, “Normalde bu kemerlerden en az iki tane olması lazım. Yoksa ani bir frende savrulabilirim” diyor. Metroyu kullanıp kullanmadığını merak ediyorum. Ancak Bayrampaşa  metrosundaki asansörün sık sık bozulması nedeniyle otobüse binmek zorunda olduğunu öğreniyorum: “Yani her sabah evden çıkmadan önce acaba otobüs kaldırıma yaklaşır mı ya da asansör bozuk mudur gibi tedirginlikler yaşıyorum. Bu artık bıktırıyor.”

‘İNSANLARI DA SAKAT BIRAKACAĞIM’

Gözükızıl ile birlikte Cevizlibağ’a gidiyoruz. Ancak şoför yine kaldırıma yanaşmadığı için yine dik bir rampa üzerinden yolun ortasında inmek zorunda kalıyoruz. Önce üstgeçit merdivenlerinin bulunduğu kaldırıma çıkmamız gerekiyor. Ancak bu pek kolay olmuyor. Kaldırımın rampası yok. Gözükızıl’ın sandalyesinin taşınması lazım. Birilerinin kendini taşımasından ürküyor. “Beni taşıyanı da sakat bırakmaktan ya da bana zarar gelmesinden korkuyorum. Akülü araç çok ağır çünkü” diyor. Mecburen birkaç kişiden yardım istiyoruz. Gözükızıl’ı, kaldırıma çıkartan kişilerin nefes alışından ne kadar zorlandığını görüyoruz. O an bizim için pek yüksek olmayan bir kaldırımın, birilerinin yardımı olmaksızın o kaldırıma çıkamayacak engelli bir birey için ne kadar yüksek olabileceğini anlayabiliyoruz.


MERKEZİ DURAK AMA ASANSÖR YOK 

Kaldırıma çıkmayı başardıktan sonra bu kez tramvay, metrobüs ve otobüs duraklarının geçiş noktası olan  üst geçide ilerliyoruz. Ama görüyoruz ki bu merkezi noktada asansör yok. Bu durumda Gözükızıl tekrar yardım istemek zorunda... Gözükızıl sinirleniyor: “Buraya tek başıma geldiğimi düşünün. Sonuç olarak her zaman yanımızda biri olmuyor. Yani ailemize bağımlı olduktan sonra oturup evimizde yaşayalım daha iyi” diyor. Yine çevreden yardım istiyoruz. Yine birkaç kişi yardımımıza koşuyor. ‘Ha gayret’ nidaları arasında Gözükızıl yukarıya çıkartılıyor. Üst geçide çıkıyoruz ama sıra merdiven inmek de. Yine yardım isteyen gözlerle çevreye bakıyoruz. Yanımıza gelen birkaç kişi “Asansör yok mu” diye soruyorlar şaşkın bir ifadeyle. Tabi tepki de gecikmiyor. Onlarda sandalyeyi dikkatli bir şekilde tutup aşağı indirme çabalarını fotoğraflamaya çalıştığım sırada içlerinden birisi, “Bu resimleri Kadir Topbaş’a gönderin görsün bu rezilliği” diye konuşuyor. 
Bu arada belirtelim yolculuğun bu kısmında amacımız metrobüse binmekti ancak metrobüsle durak kaldırımı arasında yaklaşık 40 santimlik mesafe olması ve genel olarak metrobüslerin kalabalık olması nedeniyle tekerlekli sandalyedekiler metrobüsü kullanmayı tercih etmiyor.


ENGELLİ TUVALETİ OLMADIĞI İÇİN SU BİLE İÇEMİYORUZ 

Arife Gözükızıl ile yerel yönetimlerin engellilere ilişkin yapması gerekenleri de konuşuyoruz. Gözükızıl, ulaşımdan, barınmaya, eğitimden, sağlığa bir bütün olarak yaşamın engelli bireylerin kullanımına uygun düzenlenmesi gerektiğini ifade ediyor. Engelli bireylerin sadece seçim zamanı hatırlanmaması gerektiği uyarısını da yaparak yaşadıkları sıkıntılara ilişkin şu örneği veriyor: “Mesela biz dışarıda bize uygun tuvalet bulamayız diye dışarı çıktığımızda hiçbir şey yiyip içmeyiz.” 
Gözükızıl yine konutların da bedensel engellilere uygun yapılmadığını anlatarak, “Yeni yapılan bir binayı hayranlıkla izliyorum, buradan bir ev tutmak istiyorum ama on basamak merdivenle başlıyor bina. Bize göre rampa yapacak. Bizim orada oturmamızla da alakası yok. Bir yakınımız aldı diyelim on basamak merdivenle başlayan bir binada nasıl ziyarete giderim” diyor.


‘METROBÜSE SAĞLAM İNSAN BİNEMİYOR’

Yürürken yaptığımız sohbetlerden birisi de ulaşım araçları oluyor. Günday, metro, tramvay ve metrobüse binerken çok tedirgin olduğunu söylüyor. Özellikle metrobüsteki kalabalık nedeniyle düşme riskinin yüksek olduğunu anlatıyor ve şöyle devam ediyor: “Tabi şu anda metrobüsü sağlam insan bile kullanamıyor. Yüz yıllık proje dedikleri yedi yılda çöktü.” Tabi tramvay ya da metro da kabartmalar olsa bile raylara düşme tehlikesi var. Günday, metroya binmek isteyen görme engelli bir arkadaşlarının raylara düşerek yaralandığını anlatıyor. Bu nedenle de metro, metrobüs ve tramvaylar duraklarında sadece kapı açıklığı bırakılması geri kalan bölümlerin güvenlik paneliyle çevrelenmesi  gerektiğini vurguluyor.


KENTLER ENGELLİLERE GÖRE DEĞİL

Bedensel engelli Arife Gözükızıl’la sohbetin ardından yolumuz bu kez Altınokta Körler Derneği’ne düşüyor. Burada Altı Nokta Körler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi  Hasan Günday, namıdiğer Kör Hasan’la buluşuyoruz.  Günday’la Mecidiyeköy’de bulunan  dernek binasından  çıkarak kısa bir yürüyüş yapıyoruz. Daha dernekten çıkar çıkmaz yine ağaç ve durak direğiyle bölünmüş bir kaldırım karşımıza çıkıyor. Günday, bir taraftan bastonuyla yoklayarak kendisine güvenli bir geçiş alanı arıyor, bir taraftan da Belediyeye yükleniyor:  “Böyle bir şey olamaz. Bakın bir yere çarpmadan geçmem mümkün değil. Bir de derneğin önüne koymuşlar. En azından burada olmasın.” 
Yürümeye devam ediyoruz. Biraz daha ilerleyince bu kez de bir tanesi kaldırıma diğeri yolun kenarına park etmiş iki araç yüzünden kaldırımı kullanamıyor Hasan. Bu da yetmiyor. Işıkların bulunduğu kaldırımda ışık direğinin  kabartma  taşların tam ortasına konulduğunu, kabartmanın direğin hemen arkasından devam ettiğini fark ediyoruz. Hasan, “Sarı kabartmalar bu nedenle yanıltıcı olabilir. Yani aslına bakarsak sadece biz değil sokakların yapısı sizin için de tehlikeli. Biz yürüyemiyorsak siz de koşamazsınız” diyor. Burada yerel yönetimlerden talebi de, kaldırımların iptal edilerek ince bir kabartmayla araç yolu ile yaya yolunun  ayrılması. 

Konuşmamız sırasında sık sık kentlerin engelli bireylere göre yeniden dizayn edilmesi için yaptıkları önerilerin ne yerel yönetimlerce ne de bakanlıklarca dikkate alınmadığını ifade ediyor. / Evrensel

Güncelleme Tarihi: 06 Mart 2014, 11:02
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER