'Halkın hukukunu işler kılacağız'

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Hukuk Komisyonu'ndan MYK Üyesi Miraz Çallı ile Kuzey Kürdistan'daki devlet hukukunu ve kendi oluşturmak istedikleri sistemi konuştuk...

'Halkın hukukunu işler kılacağız'
DBP MYK Üyesi Miraz Çallı, yeni dönemde Kürdistan'da halkın hukukunu işler kılmayı hedeflediklerini belirterek, "Mahkeme kurmuyor, hakim savcı atamıyoruz; halkın hukukunu işler kılmaya çalışıyoruz. Dilekçeden ziyade biraz anlayış, bir özür, biraz merhamet, vicdan, inanç kafi olabilir. Çoğu hakim, savcı, çözemedikleri meseleleri partimize yönlendiriyor" dedi. Kürdistan'daki mahkemeler için jüri sisteminin ve Kürdistanlı hakimlerin atanmasının tartışılmasını isteyen Çallı, mevcut hukuk sisteminin çözüm üretmediğini kaydetti.


Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Hukuk Komisyonu'ndan MYK Üyesi Miraz Çallı ile Kuzey Kürdistan'daki devlet hukukunu ve kendi oluşturmak istedikleri sistemi konuştuk...

'DEVLET HUKUKU KÜRDE YAŞAMI DAR EDİYOR'

DBP MYK Üyesi Miraz Çallı, Kürdistan'da uygulanan hukuku "egemenin hukuku" olarak tanımlayarak, içerik ve model olarak mevcut hukukun "Kürde yaşamı dar ettiğini" belirtti. Kürt halkını kamusal alanda kendi kimliğiyle yer almaktan men eden bir hukuk anlayışının olduğunu dile getiren Çallı, şöyle devam etti: "Kılık kiyafetten ekonomiye, madenlerden GAP projesine kadar her alana temayül eden ayrımcı, çoğu zaman ırkçı bir devlet hukukundan söz ediyoruz. Söylediklerim çok retorik gelebilir. Somut olarak söylemek gerekirse; Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki, diye bir kanundan dolayı çocuğunuzun adını Welat da koyamıyorsunuz, dükkanınıza Xaneqîn adını da koyamıyorsunuz. Kürtler parlamentoya girmesin, diye yüzde 10 baraj koyuyor devlet, bağımsız adaylarla bir şekilde Meclis'e giriyorsunuz, hazine yardımı almanızı engellemek için kanun çıkarıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) karar veriyor; 'bu mahkumiyet hukuka aykırı' diyor. Sayın Öcalan'ın tahliyesinin önü açılır, diye kararı yerine getirmiyor. Yani nereden bakarsanız bakın; Kürtleri hedef alan, engelleyen ama esasında tüm Türkiye halklarına pranga olmuş gerici, ayrımcı bir devlet hukukundan söz ediyoruz..."

'DÜŞMAN HUKUKU!'

"Kürtlerin taleplerine ne kadar cevap olduğu ise başka bir sorunsal. Zira burada yasaların ayrımcı yönünün yanı sıra bu defa uygulamadaki adaletsizlik ve tekçi hukuk devreye giriyor. Aslında açık söylemek gerekirse; düşman hukuku devreye giriyor. Örneğin devlet 200 koyunu, 100 arı kovanı, evi, ahırı olan Tiyarili Kasım Amca'nın köyünü yakıp yıkıp göç ettiriyor; 15 yıl sonra 5233 Sayılı Kanunla dalga geçer gibi 5000 TL veriyor. Onu da süründürerek yapıyor."

'ÜÇ BİLGENİN ÇABALARIYLA ÜÇ GÜNDE ÇÖZÜM BULABİLİRSİNİZ'

Devlet hukukunun Kürdistan'da meselelere çözüm olamayacağına dikkat çeken Çallı,  "Kürtçe, Arapça, Süryanice olmayan yani anadilinde olmayan bir hukuk nasıl Kürdistan'da meselelere çözüm olabilir? Kürdistan'da binlerce yıllık bir hukuk geleneği, meseleleri çözüme kavuşturma yöntemi var. Sizi mahkemede 30-40 yıl süründüren bir kadastro davasını üç rûspînin ( bilge insan) çabalarıyla birkaç günde çözebilirsiniz. Aksi durum da geçerlidir" diye konuştu.

'İNSANLAR ADALET İÇİN PARTİMİZDEN BEKLENTİ İÇİNDE'

Çallı, "AİHM ile yarışıyoruz" diyerek, Kürt Özgürlük Hareketinin yaklaşımının çözüm sunduğunu vurguladı: "Devletin tekçi, ayrımcı hukukunun çıplaklığı, AİHM gibi bir dönem Kürtlerin taleplerinin merkezi olan uluslararası kurumların itibarının zedelenmesi gibi nedenlerden dolayı insanlar partimize yoğun başvurularda bulunuyor. Basit bir alacak meselesinden tutun da daha büyük meselelere kadar insanlar partimizden adalet beklentisi içerisindeler. Kürt halkı devletin terazisinde çok çekti. Hep devlet kefesi ağır basınca artık egemen hukuktan medet ummaz oldu. Çünkü herkes bilir ki, Türkiye'de bir hakim cübbe giymişse o adaletin tecellisi için değil devletin bekası ve menfaati için çalışacaktır. Savcı sadece Kürdün aleyhine olan delilleri toplayacaktır. Bunlara bir de 'KCK' adı altında yapılan siyasi soykırım operasyonları, Pozantı, Tekirdağ ,Şakran eklenince durum daha da kötü bir hal aldı sistem hukuku açısından."

İLK ÇALIŞMALAR EĞİTİM VE AKADEMİ ALANINDA

Yeni süreçte akademiler üzerinden örgütlenip kadroların yetiştirilmesi ve eğitim çalışmalarına ağırlık vereceklerini belirten Çallı, ekledi: "Haliyle ilk çalışmalar eğitim ve akademi alanında olacak. Egemenin hukukunu teşhis ve teşhir edecek bir akademi çalışması aynı zamanda arzu ettiğimiz hukuk anlayışının anlatılmasını da esas alacak. Bir diğer önemli konu ise Demokratik Toplum Kongresi'nin çalışmalarıdır. Zira DTK bünyesinde mevcut Kuzey Kürdistan Hukukçular Meclisi bizim çalışmalarımızın da yörüngesini belirleyecek aynı zamanda."

İLKELER

Çallı, hukuk alanında yürütecekleri çalışmaların hangi ilkeler etrafında şekilleneceğini de şöyle açıkladı: "Modern hukukun eşitlik, anadilde savunma vb. araçlarını bir kanuna koyarsak esas anlamda önemsenmesi gereken üç ilke var: İlki, hukuk-tarih ilişkisidir. Hiçbir hukuk toplumun önceki pratiklerinden bağımsız olarak değerlendirilemez. Bİr halkın tarihi, meseleleri çözüme kavuşturma biçimi mevcut hukukun tesis edilmesinde esas belirleyen olmalıdır. İkincisi, hukuk-kültür ve kimlik ilişkisidir. Her milletin, halkın, kabilenin, aşiretin, mezhebin meseleleri algılayış ve ona çözüm sunma biçimleri farklıdır. Tüm bu farklılıkları yok sayıp yeksan bir hukuk normu icat etmek ne kadar gerçekçi olabilir? Bir Alevi dedesinin meseleyi çözümleme biçimiyle devletin atadığı hakimin çözüm anlayışı aynı olabilir mi? Hele ki başvurduğu kaynak Ceza Muhakemesi Kanunu ise! Son olarak, hukuk-kadın ilişkisi. Egemen hukuku için 'erkeğin hukuku' denilebilir; dil sürçmesi sayılmayacaktır!"

'DİLEKÇE YERİNE ÖZÜR, VİCDAN, İNANÇ...'

"Hukuki boyuta ilişkin çalışmalarınız 'devlete rağmen' mi işleyecek" diye sorduğumuz Çallı, şu yanıtı verdi: "Devlet önlese, engellese ne olacak ki? Berfin'in alacağını Reyhan'dan alamadığında partimize, bir büyüğümüze gelmesini mi önleyecek?  Biz mahkeme kurmuyoruz, hakim savcı atamıyoruz. Biz halkın hukukunu işler kılmaya çalışıyoruz. Herkes bilir ki, çoğu meselelerin çözülmesi için dilekçeden ziyade biraz anlayış, bir özür, biraz merhamet, vicdan, inanç kafi olabilir. Kaldı ki, çoğu hakim, savcı bize minnettar. Hatta çözemedikleri meseleleri partimize yönlendirdikleri oluyor. Bizim tek yaptığımız meseleyi daha önce ifade ettiğimiz ilkeler ışığında ele alarak onlara doğru yolu göstermek, makul bir bilge insana başvurmalarını rica etmek. Kavga ettiğimiz iki kişiyi ayırdığımız için devlet siyasi soykırım operasyonlarıyla birilerini hapishaneye atarsa kuşkusuz bu onun meşruiyetine gölge düşürecektir."

'JÜRİ SİSTEMİ VE KÜRDİSTANLI HAKİMLER'

"Gerçek anlamda bir demokrasiden, eşitlikten, farklı olana tahammülden ve elbette kendi kaderini tayin hakkından meydana gelen talepleri olumlu karşılayan bir iktidar, iktidarını hakla paylaşmakla sınırlı kalmayacak, tüm Türkiye'ye halklarına özlediği barışı sağlayacak. Tabii bunda Sayın Öcalan ile devam eden müzakerelerin seyri de önemli rol oynayacak. Somut olarak örnek vermek gerekirse; Kürdistan'daki mahkemeler açısından bir jüri sistemi geliştirilebilir mi? Kürdistan'a sadece Kürdistanlı hakimler atanabilir mi? Dersim'de, Maraş'ta , Malatya'da meseleler farklı şekilde ele alınabilir mi?"

'AŞİRET KAVGALARINA İZİN VERMEYECEĞİZ'

Aynı zamanda eski Hakkari İl Eş Başkanı olan Çallı, aşiretler üzerinden kavgaların gelişmesine de engel olacaklarını belirtti. Çallı, şunları ifade etti: "Colemêrg kavgayla, ölümle gündeme geldi. Aşiretçilik, ağalık, ikilik üzerinden örgütlenen bir anlayış kendine yer bulmak için çok tehlikeli kumar oynadı. Toplumu A ve B diye ikiye ayırmak istediler. Suni çatışma gündemleri yarattılar. Bunun için hep bir zemin hazırlama çabaları oldu. Bir resmi kuruma alınacak personeli sadece bir aşiretten seçmek gibi. Biz kadimden beri aşiretlerin kavgalarına şahit olmuşuzdur. Ama  hiçbir Hakkarili bir hafta önce yaşananları hayal edemezdi. 6-7 Eylül Olaylarını anımsatan şiddet tarzı bazı kişiler tarafından aşiretsel bir renge büründürüldü. Oysa internet çağında, ulusal ittifakın güçlendiği, kent yaşamının belirginleştiği Kürdistan'da böylesi bir gündem ile çatışmanın çıkması neredeyse imkansızdı. Fakat Rojava'ya yardımların yapıldığı , demokratik özerkliğin inşa edildiği bir dönemde devletin korucu silahından çıkan  kurşunla insanların yaralanması, hayatını kaybetmesi sanırım manidardır. Yerel seçim öncesinde de bir ölüm olayının ardından aynı aşiret çelişkisi yaratılmaya çalışıldı. Erken müdahale ve tedbirler ve halkımızın sağduyusu sayesinde çatışmaları önlemiştik. Her ne hikmetse ikinci vakıa Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesine denk geldi.

Bizim burada ilkesel tutumumuz; aşiretlerin Kürdistan'ın bir gerçeği olduğu fakat felaketi olmasına izin vermeyeceğimizdir. Yani 2014'te, Kürtlerin özgürlük talepleri açısından tarihi bir dönemde aşiretler üzerinden bölünmelerin yaratılmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bizim için şu an yiğitlik meydanı Kobani'dir, Şengal'dir, Kerkük'tür.

Bir diğer husus ise koruculuk yasasıdır. Her zamanki gibi yine bir korucu silahıyla ölüm yaşanmıştır. Buna dikkat çekmek gerekir. Partimizin geçen sene bu konuda verdiği kanun teklifi de barış sürecine rağmen halen kabul edilmiş değil." / Firatnews

Güncelleme Tarihi: 27 Temmuz 2014, 16:19
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER