Cemil Bayık: 'Kürt sorunu yok diyenler yok olur'

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Kürt sorununun çözümünü önüne koymayan hiçbir politikacının geleceği yoktur. Zaten bu nedenle Erdoğan’ın siyaset döneminin sonuna gelinmektedir" dedi.

Cemil Bayık: 'Kürt sorunu yok diyenler yok olur'
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Kürt sorununun çözümünü önüne koymayan hiçbir politikacının geleceği yoktur. Zaten bu nedenle Erdoğan’ın siyaset döneminin sonuna gelinmektedir. Artık beklenti yaratıp oyalama politikası teşhir olmuştur. Bu politika karaya vurmuştur. Ya Kürt sorununda adım atacaktır ya da gidecektir. Bu aylar AKP’yi ve Tayyip Erdoğan’ı tamamen netleştirme aylarıdır. Bu netleştirme olduğunda Türkiye'nin önü açılacaktır. Kürt sorununun çözümü kaçınılmaz hale gelecektir. Artık çözümsüzlük ve oyalama politikası sürdürülemeyecektir” dedi.


KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Azadiya Welat ve Yeni Özgür Politika gazetelerine yazdığı makalesinde şunları belirtti:

AKP'nin iktidara geldiği ilk zamanlarda “Düşünmezseniz Kürt sorunu yoktur” diyen Tayyip Erdoğan, şimdi ise düşünseniz de düşünmeseniz de Kürt sorunu yoktur, dedi. Bu, ne seçim propagandasıdır, ne milliyetçi oyları almak için sarf edilmiş sözlerdir; tamamen bir zihniyetin dışa vurumudur. Tayyip’e göre Kürt sorunu yokmuş da her toplumsal kesim gibi Kürt kökenli vatandaşların sorunları varmış! Sanki kırk yıllık büyük çatışma ve Kürt halkının büyük bedeller ödeyerek ayağa kalkması normal bir sorunmuş gibi!

Herkes de biliyor ki bu ülkede kırk bin cana mal olmuş kırk yıllık bir savaş vardır ve bu savaş hala bitmemiştir. Dünyada görülmemiş biçimde dört bin civarında köy ve mezra boşaltılmıştır. Altı milyon civarında insan topraklarından koparılmış, Türkiye'nin metropollerine ve Avrupa’ya zorla göç ettirilmiştir. On yedi bin cinayetin faili halen bulunmamıştır. Binlerce insanın cesedi hala toplu mezarlardadır. Erdoğan bu durumu diğer halkların sorunlarına benzeterek nasıl bir zihniyete sahip olduğunu ortaya koymuştur. Sanki Kürtlerin varlığının anayasal ve yasal güvenceye alınma sorunu yokmuş, kendi özyönetimlerini kurma, anadilde eğitimlerini yapma ve tüm yaşamlarını kendi dilleri ve kültürleriyle gerçekleştirme sorunu yokmuş. Özcesi Erdoğan kırk yıllık savaşı yaratan zihniyeti sürdürmekte ve konuşmaları da bu çerçevede olmaktadır. Çünkü Kürt’ü diğer toplumlar gibi özgür ve eşit haklara sahip görmüyor.  

Erdoğan’ın konuşması kadar yavan, basit ve seviyesiz bir konuşma olamaz. Bu konuşmayı yapan ne Türkiye'yi ne de Kürt sorununu anlamıştır. Nitekim Kürt sorununu anlayamadığı için sorununun özünü değiştirmeyen şeyler dışında şimdiye kadar ciddi bir adım atmamıştır. Sadece çözüm beklentisi yaratmış, ancak toplumun beklentisini karşılamamıştır. Dolayısıyla toplumu aldatmış, topluma hakaret yapmıştır.

1960 ve 70’li yıllarda Demirel tam da Erdoğan gibi konuşurdu. Herkes her şey oluyor diyordu. Erdoğan da “Bakın başbakan olunuyor, her şey olunuyor, neyiniz eksik” diyor. Demirel’i belki şimdi anlamak mümkün, ama Erdoğan’ı anlamak mümkün değil. Demirel inkarcılığın katı olduğu dönemlerde böyle diyordu. Ancak o günden bugüne köprülerin altından çok sular aktı. Özellikle kırk yıllık mücadele Kürt gerçeğini tüm çıplaklığıyla ortaya çıkardı. Herkes Türkiye'de Kürt sorununun varlığını kabul etti. Şimdi Erdoğan herkesin Kürt sorununu kabul ettiği ve çözümünü beklediği bir dönemde bu lafları ediyor. Toplumda bu yönlü oluşan bilinci çarpıtmaya ve suyun akışını tersine çevirmeye çalışıyor.

Erdoğan artık herkesin güleceği bir konuşmayı niye yapıyor? Gerçekten de sadece Kürtler değil, Türkiye toplumu da, aydınları da, yazarları da, siyasetçileri de bu konuşma karşısında şaşkın durumda. Çünkü bu zihniyet çatışmasızlığın olduğu ve Kürt sorununun çözümünün gündemleştiği ortamda söylenmiştir. Bu kafa kırk yıldır süren çatışmayı bir kırk yıl daha sürdürme kafasıdır. Kürt toplumunun bilinç düzeyi; özgür ve demokratik yaşam karşısındaki ısrarı karşısında bunu söylemek başka bir anlama gelmiyor. Bir zamanlar Rauf Tamer klasik devlet anlayışında olanlar için ‘o kafa’ diyordu. İşte Rauf Tamer’in ‘o kafa’ dediği kafa tam da Erdoğan’ın kafasıdır.

Erdoğan’ın bu sözleri için o kadar çok şey söylenebilir ki! Hatta Türkiye halklarının toplumsal sağlığı açısından Tayyip Erdoğan tımarhaneye bile kapatılmalıdır denilebilir. Çünkü Tayyip Erdoğan toplumun aklıyla oynamaktadır. Türkiye'nin en temel sorununda bu kadar gayri ciddi yaklaşan bir Cumhurbaşkanı kadar tehlikeli bir şey olamaz. Bunu söyleyen birisi Başbakan ve Cumhurbaşkanlığını hak etmemiştir. Böyle birisi Başkan olursa vay Türkiye'nin haline! Herhalde Türkiye'yi Hitler ve Enver Paşa gibi sonu felaket olan maceralara sürükler.

Aslında Tayyip Erdoğan’ın böyle bir cesareti ve iradesi yoktur. Bir zamanlar İtalyanlara yakıştırılan çakal karakterinde bir politikacıdır. Zayıf gördüğünde, fırsatı bulduğunda çullanan, ama karşısında gücü gördüğünde yelkenleri indirip kaçan ve ortamı güçlülere bırakan bir politik tarza sahiptir. Ancak sıra Kürtlere geldiğinde ise aslan kesilmektedir.  İşte tehlikeli olan bu durumdur. Çünkü bu kafa Kürt sorununu çözümsüz bırakarak Türkiye'ye onlarca yıl, hatta yüz yıl kaybettiren bir kafadır.

Böyle biri Türkiye'de yönetici olamaz. Kürt sorununun çözümünü önüne koymayan hiçbir politikacının geleceği yoktur. Zaten bu nedenle Erdoğan’ın siyaset döneminin sonuna gelinmektedir. Artık beklenti yaratıp oyalama politikası teşhir olmuştur. Bu politika karaya vurmuştur. Ya Kürt sorununda adım atacaktır ya da gidecektir. Bu aylar AKP’yi ve Tayyip Erdoğan’ı tamamen netleştirme aylarıdır. Bu netleştirme olduğunda Türkiye'nin önü açılacaktır. Kürt sorununun çözümü kaçınılmaz hale gelecektir. Artık çözümsüzlük ve oyalama politikası sürdürülemeyecektir.

Kürt sorununun çözümü kendini dayatmışken; AKP’nin Erdoğan’ın söyleminde olduğu gibi çözüm anlayışı yoktur. İşte Kürt Halk Önderi bu ortamda demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümünü daha net ve somut olarak toplumun gündemine koyarak AKP'yi adım atmaya ve tutumunu netleştirmeye zorlamaktadır. Kürt Halk Önderi yaptığı bu hamlelerle Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünü daha güçlü biçimde gündemleştirmiştir. Böylece çözüm imkanı ve fırsatını arttırmıştır. İşte Tayyip Erdoğan söylemindeki inkarcılıkla yaratılan bu ortamı yıpratmak ve gündemi Kürt sorununun çözümünden uzaklaştırmak istiyor. Erdoğan’ın yaptığı, Kürt Halk Önderinin çözümü gündemleştirmesine karşı bir hamle oluyor.

Korkunun ecele faydası yoktur deyimi gibi, Kürt sorununu gündemden düşürmek ve çözümsüz bırakmak mümkün değildir. Demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü zeminini yaratan ve gündemleştiren demokrasi güçleri ve Kürt Özgürlük Hareketi bu tür gerici ve tehlikeli zihniyet ve politikaları aşacak, Türkiye'yi demokratikleştirip Kürt sorununu çözecektir. 

Güncelleme Tarihi: 19 Mart 2015, 19:46
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER