Nusaybin katliamının tanıkları: Çağ Çağ deresi kan akıyordu

Takvimler 22 Mart 1992 gününü gösterdiğinde Kürdistan tarihinde devletin gerçekleştirdiği katliamlara Mardin’in Nusaybin ilçesinde bir yenisi daha eklendi.

Nusaybin katliamının tanıkları: Çağ Çağ deresi kan akıyordu
21 Mart günü Cizre ilçesinde Newroz’u kutlamak isteyen halka karşı katliam gerçekleştiren devlet, bir gün sonra da bu katliamı protesto etmek isteyen Nusaybin halkına benzer bir katliam uyguladı.


Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin 90’lı yıllarda ivme kazanarak her alanda kitleselleşmesinin etkisi ile Kürt halkı Newroz Bayramını yeniden alanlarda kutlamaya başladı. Ancak devletin Newroz kutlamalarına cevabı katliam oldu. 90’lı yıllar boyunca her yıl yapılan kutlamalarda katliam gerçekleştiren devletin en kanlı katliamı ise 92 Newroz’unda yaşandı. Birer gün arayla Cizre ve Nusaybin’de onlarca kişi devlet güçleri tarafından vahşi yöntemlerle katledildi.

KATLİAMIN ARDINDAN “TEŞEKKÜR”PROVOKASYONU

21 Mart 1992 Newroz günü alanlara çıkan Cizre halkının kutlama yapmasına engel olmak isteyen devlet güçleri halkın üzerine ateş açarak onlarca kişiyi katletti. Aynı saatlerde Cizre’ye 80 kilometre mesafede olan Mardin’in Nusaybin ilçesinde ise on binler tüm baskı ve engellemelere rağmen alanlara çıkarak Newroz Bayramını coşku içinde kutladı. Ancak akşam saatlerine doğru Cizre’de yaşanan katliamı haber alan Nusaybin halkı büyük bir öfke yaşadı. Aynı akşam dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ile İçişleri Bakanı İsmet Sezgin’in yaptığı “teşekkür” açıklaması da Nusaybin halkında öfke patlamasına yol açtı. Cizre’de halkı katleden devletin başında bulunan Demirel ve Sezgin’in Nusaybin halkına olay yaşanmamasına atfen ettiği teşekkür tam bir provokasyon niteliği taşıyordu. Ertesi gün 22 Mart’ta Cizre katliamını protesto etmek isteyen Nusaybin halkına o dönemde hastane köprüsü olarak bilinen köprüde devlet vahşi bir katliam uyguladı.

YARALILARA İNFAZ, İŞKENCE VE TUTUKLAMA

Onlarca kişiyi katleden devlet, yaralıları infaz etti. Resmi rakamlara göre 18 kişi katledildi, ancak katliamı yaşayanlar 21 kişinin katledildiğini belirtiyor. Hastanelerde yaralılara işkence edildi; yüzlerce kişi yaralı halde gözaltına alınarak tutuklandı.

Yüzlerce yaralı da tutuklama, işkence ve infaz korkusu ile hastanelere başvuramadı. Katliam da yaralananlardan onlarcası sakat kaldı.

“TERÖR OLAYI”

Ana akım medya o dönemde yaşanan katliamı görmezden geldi. Katliamı kısa haberlerle geçen kimi ana akım gazete ve televizyonlar ise katliamı “Nusaybin’de terör çatışması” şeklinde servis etti.

Yaşanan katliamı gören ve haber yapan yerel gazeteler ise dönemin JİTEM sorumluları tarafından ölümle tehdit edildi ve haklarında dava açıldı.

KATLİAMI GERÇEKLEŞTİRENLERDEN HESAP SORULMADI

Asker, polis ve JİTEM organizasyonu ile gerçekleşen katliam ile ilgili kimseye dava açılmadı. Katliamda yaralanan ve yakınlarını kaybedenler korku nedeniyle herhangi bir dava başvurusunda bulunamadı. Dönemin siyasetçi ve insan hakları aktivistlerinin girişimleri ise sonuçsuz kaldı.

HESAP SORULSUN

Katliamda yaşamını yitirenlerin yakınları, katliam da yaralanan ve sakat kalan tanıklar ile dönemin insan hakları aktivistleri ve Kürt siyasetçileri katliamın sorumlularından hesap sorulmasını istiyor. Hukukçular ise katliama ilişkin yeni bir soruşturma başlatılması ve zamanaşımı uygulanmaması gerektiğinin altını çiziyor.

KATLEDİLENLER İÇİN ANIT

DBP’li Nusaybin Belediyesi, katliam da yaşamını yitirenler için anıt yaptı. Newroz Meydanına dikilen anıtın üzerine katledilenleri temsilen meşale taşıyan heykeller yerleştirildi. Meşaleler her yıl Newroz akşamı yakılıyor.

Katliamın tanıkları, katliamda yakınlarını kaybedenler ve dönemin siyasetçi ve insan hakları aktivistleri o günlerde yaşananları tüm boyutları ile ANF’ye anlattı.

“TÜM BASKILARA RAĞMEN 21 MART GÜNÜ KUTLAMA YAPILDI”

Nusaybin’de 92 Newroz katliamı yaşandığı sırada henüz Lise öğrencisi olan şimdiki Nusaybin DBP Belediye Eşbaşkanı Cengiz Kök, Newroz günü okula gitmediklerini, tüm engelleme ve baskılara rağmen on binlerce insanın katılımıyla Newroz kutlaması gerçekleştirildiğini söyledi.

Akşam saatlerinde ise televizyonlarda Cizre’de Newroz kutlaması yapmak isteyen halka devlet güçlerinin saldırdığını ve çok sayıda insanın katledildiğini öğrendiklerini aktaran Kök, Katliam haberi ile birlikte Nusaybin halkında büyük bir öfke oluştuğunu kaydetti. Katliam haberinin alındığı saatlerde dönemin Başbakan’ı Süleyman Demirel ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin’den Newroz kutlaması sırasında herhangi bir olay yaşanmamasına atfen, “Nusaybin halkına teşekkür” açıklaması geldiğini hatırlatan Kök, devamında şunları belirtiyor; “Alay eder gibi yapılan açıklama Cizre katliamına büyük bir öfke duyan Nusaybin halkının büyük tepkisine yol açtı. Bize teşekkür eden devlet ve hükümet yetkilileri yanı başımızda Newroz kutlaması yapmak isteyen kardeşlerimizi katletmişti.”

HALK KUŞATILIYOR

Ertesi gün 22 Mart’ta Nusaybin halkı katliamı ve yapılan açıklamayı protesto etmek için Yenişehir ve Abdulkadirpaşa mahallelerinde binlerce kişinin katılımıyla bir yürüyüş gerçekleştirmek istedi. “Ramazan ayı olduğu için herkes oruçluydu, yağışlı bir gündü. Kadın ve çocukların da aralarında bulunduğu binlerce kişi o dönem Hastane Köprüsü’nde bir araya geldi” diyen katliamın tanıklarından Kök, “Yürüyüşe geçmek isteyen halk panzerler ve maskeli özel harekat timleri tarafından kuşatıldı. Köprü iki taraftan panzerlerle kapatıldı, özel harekat polisleri o zaman henüz inşaat halinde olan hastane binasına mevzilenmişti. Halka “dağılın” anonsu yapıldı ancak halk Cizre katliamı ve katliam ardından yapılan provokatif açıklamayı protesto etmekte kararlıydı. “Dağılın” anonsuna karşılı halk köprüde oturmaya başladı” dedi.

ONLARCA KİŞİ ÇAĞ ÇAĞ DERESİNE ATLIYOR

DBP Belediye Eşbaşkanı Kök, bunun ardından hastane tarafından köprüyü tutan panzerin hareketlendiğini ve bir anda köprüde oturan yüzlerce kişinin üzerine hızla gelmeye başladığını kaydederek, “Büyük bir katliam yaşanmaya başladı. İnsanlar çığlık çığlığa panzerin altında ezilmeye başladı. Onlarca kişi de ezilmemek için köprüden Çağ Çağ deresine atladı” diye aktarıyor.

“POLİS AKINTIYA KAPILANLARA DA KURŞUN YAĞDIRDI”

Bu sırada Türk polisinin vahşeti Çağ Çağ Deresi’ne de taşındı. Beyazsu’dan başlayarak Qamişlo’ya uzanan Çağ Çağ Deresi o dönemde yağışların da etkisi ile yatağına sığmayacak denli yükselmişti. Dereye atlayanlardan bir çoğu derenin akıntısına kapıldı. Akıntıya kapılmaktan kurtulanlar ise köprü sütunlarının altına sığındı.

Burada yaşananları köprü sütunlarının altına sığınanlardan biri olan Cemile Elmas şöyle anlattı: “Panzerlerin bizi ezmeye başlaması ile birlikte hastane inşaatına mevzilenen özel timler de bize ateş açmaya başladı. Panzer ve kurşunlardan kurtulmak için köprüden Çağ Çağ Deresine atladık. Akıntıya kapılanlar oldu, polis akıntıya kapılanları taramaya başladı. Bazıları polis kurşunu bazıları ise boğularak can verdi. Derede tam bir can pazarı yaşanıyordu. Akıntıya kapılmaktan kurtulan bazılarımız ise köprü sütunlarının altına sığındık. Bu sırada polis bize de kurşun yağdırmaya başladı. Sütunların altında vurulacağımızı anladık”

Bu sırada yanlarında bulunan bir gencin yardımı ile sütunların altından uzaklaşarak dereden çıkmaya çalışan Cemile Elmas, kurşunların hedefi olduklarını aktarıyor: ”Sütunların altında polis kurşunları ile ölmek yerine en azından kurtulmayı denedik, koşmaya başladık. Polis koştuğumuz sırada yine ateş açtı. Bana yardım eden genç ile birlikte vurulduk. Ben kolumdan yaralandım ama o genç ağır yaralanmıştı. Bu sırada bir grup genç derede el ele tutuşarak bir zincir oluşturdu ve iz dereden bu gençlerin yardımım ile çıkabildik.”

Dereden çıktıktan sonra etraftaki evlere sığındıklarını anlatan Cemile Elmas, evlerin yaralılarla dolup taştığını ifade ediyor. Elmas, devamında şunları aktarıyor; “Köprüye yakın evlerin neredeyse tamamında yaralılar vardı. Kolum gittikçe ağırlaşmaya başladı. Ama hastaneye gözaltı korkusu ile gidemiyordum. Bir süre sonra evlerin polislerce basılarak yaralıların gözaltına alınacağı haberi geldi. Biz de bulunduğumuz evden çıkmak zorunda kaldık.”

“POLİS YARALILARI İNFAZ EDİYORDU, ÇAĞ ÇAĞ DERESİ KAN AKIYORDU”

Evden ayrıldıktan sonra yeniden köprüye doğru geldiklerini aktaran Cemile Elmas, o anlarda köprüde karşılaştığı manzarayı ise ”Korkunçtu, yaşadığım sürece unutamam. Köprüde yaralı yatan insanların üzerinden polis panzeri defalarca geçiyordu. Henüz yaşayanları panzerle ezerek korkunç şekilde öldürüyorlardı” sözleri ile ifade ediyor.

Panzerin ezdiği insanların ezilen bedenlerinden ve kafataslarından çıkan seslerin halen kulaklarında yankılandığını dile getiren Cemile Elmas, şunları ekliyor: ”Yağan yağmurun etkisi ile insanların etrafa saçılan vücut parçalarını, kanları artık Çağ Çağ Deresine akıyordu. O gün Çağ Çağ deresinin kan aktığına gözlerimle tanık oldum.”

“KATLİAMA ÖFKE DUYAN OĞLUM DAĞA GİTTİ”

Cemile Elmas, daha sonra da günlerce hastaneye gidemeden yaralı halde yatmış. Kolunu halen tam olarak kullanamadığını söylüyor. Yarası bir yana gözlerinin önünde katledilen arkadaşlarının, yoldaşlarının acısını çektiğini ve her yıl Newroz yaklaşırken bir yanında coşku diğer yanında ise büyük bir hüzün yaşadığını belirtiyor.

Cemile Elmas’ın oğlu yıllarca bu katliamın hikayesi ve duyduğu öfke ile büyümüş. Bir yıl önce de dağların yolunu tutmuş. “Nusaybin Newroz katliamı ardından binlerce geç dağların yolunu tuttu. O tarihte çocuk olanların hepsi bu katliama öfke ile büyüdü ve onlarda dağa gitti. Benim oğlumda bu şekilde gitti.” ifadelerini kullanıyor ve devlete katliamlarla sonuç alınamayacağı mesajı veriyor.

 

“POLİS YARALILARIN ÖLMESİNİ BEKLİYOR”

O dönemde henüz ortaokul öğrencisi olduğunu söyleyen, katliamın tanıklarından Mehmet Aslan, köprü de katliam yaşandıktan sora polislerin yaralı kişilerin başında kalarak ölmelerini beklediklerini paylaştı. Polislerin yaralılara müdahale etmek isteyenlerin üzerine ateş açtığını da aktaran Mehmet Aslan, henüz çocuk yaşta tanığı olduğu katliamdan belleğinde kalanları şu sözlerle anlattı: “Panzerler üzerimize doğru gelmeye başladı. Hemen önümde oturan benimle aynı yaşlarda ki arkadaşımı ezdi. Ortalık kan revandı. Köprüden atlayanlar gibi, panzerin çarpması ile düşenler de oldu. Bu katliamdan aklımda en çok kalan anlardan biri şuydu; Polis yaralıların başında bekliyordu. Can çekişenler vardı, yakınları onları alıp hastanelere yetiştirmek istiyordu ancak polis onların üzerine de ateş açarak bunu engelliyordu. Polis yaralıları ulu orta infaz ediyordu.”

Amaçlarının sadece Cizre’de bir gün önce yaşanan katliamı kınamak olduğunu ve Türk devletinin buna katliamla karşılık verdiğini hatırlatan Mehmet Elmas, “Bu katliamda yaşamını yitirenlerin anısına sonu kadar bağlı kalacağız. Nusaybin’de Newroz’u her geçen yıl daha büyük bir güç ile karşılayacağız” dedi.

“PANZER BİZİ EZDİ, ARKADAŞIM YANIMDA CAN VERDİ”

Katliamdan yaralı olarak kurtulan Semire Acar, 21 Mart günü tüm engellemelere rağmen on binlerce kişi ile kutlama yaptıklarını anlatarak, akşam Cizre katliamını öğrendiklerinde ise büyük bir öfke duyduklarını aktardı. Köprüde panzerlerin üzerlerine hızla sürüldüğünü paylaşan Semire Acar, o sırada kendisinin de panzerin altında kaldığını ve göğsünün sol kısmının ezildiğini belirtiyor.

Semire Acar, kendisi yaralandığı sırada yanında bulunan Ayla Er isimli kadın arkadaşının ise panzerin altında feci şekilde can verdiğini boğazı düğümlenerek anlatıyor.

“YARALILARA POLİS İŞKENCESİ”

Hastaneye götürüldüğünde kendinde olmadığını belirten Semire Acar, hastanede kendine geldikten sonra polisin yaralılara yaptıklarına ilişkin tanıklığını şu sözlerle aktardı; “Polis yaralıları üst üste yığmıştı. Hastane koridordunda işkence yapıyordu. Doktorların hastalara müdahalesi engelleniyordu.”

O günü her Newroz’da adeta yeniden yaşadığını ve büyük acı çektiğini ifade eden Semira Acar, sol göğsünün de halen sakat olduğunu söyledi. / Firatnews

Güncelleme Tarihi: 20 Mart 2015, 16:13
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER