Pozantı'dan sonrası dağdır

Zeynep Kaygusuz ve Ayşe Aydın, çocukları Pozantı Cezaevi vahşetini yaşadıktan sonra dağın yolunu tutan annelerden sadece ikisi.

Pozantı'dan sonrası dağdır
 AGİT ERKENDİ/ YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Zeynep Kaygusuz ve Ayşe Aydın, çocukları Pozantı Cezaevi vahşetini yaşadıktan sonra dağın yolunu tutan annelerden sadece ikisi. Zulmün dayanılmazlığıyla özgürlük arayışını birleştiren çocuklarının dağa çıkışını, zulüm tanıklıklarıyla anlattılar.

Çocukları Pozantı Cezaevi’nde devletin zulmüne maruz kalmış; cezaevinden çıktıktan sonra ise hem zulüm dayanılmaz noktaya geldiğinden hem de özgürlük arayışının yönlendirmesinden dolayı PKK saflarına katılmış iki ana: Zeynep Kaygusuz ve Ayşe Aydın. Gazetemize çocuklarının neden dağa gittiğini anlatan anaların, bütün analara da bir çağrısı var: “Devlet oyun oynuyor. PKK, kimsenin çocuğuna zorla götürmez. Gelin bu oyunu boşa çıkartalım.”
Zeynep Kaygusuz, Siirt Pervarili. Köyleri Türk devlet güçleri tarafından yakılıyor; yakılmadan önce sürekli baskın, baskı, işkence, hakaret ve koruculuk dayatması yapılıyor. PKK’ye yardım etmekle suçlanan köylüler de boyun eğmiyor, koruculuğu reddediyor. Devlet artık son kozunu oynuyor: Ya korucu olacaksınız ya da buradan gideceksiniz… Köy ateş, köylüler göç yoluna veriliyor; köy artık ‘yasak bölge’ ilan ediliyor.

Göç ile birlikte Halil


Zeynep Kaygusuz, anlatıyor: “Antep’e göç ettik. Hiçbir zaman rahatlık görmedik. Devletin bizim üzerimizdeki kirli politikası bir türlü bitmedi. Artık zulüm bıktırmıştı. Bu zulme dayanamayan oğlum Halil, dağa çıkmak zorunda kaldı.

Oğlumun dağa kıçmasıyla aslında zulüm bizim için yeniden başlıyordu. Ben annesi olarak oğlumun dağa çıktığına hiç pişman olmadım. Her gün sivil polisler evimize gelip, ‘Hani oğlun nerde, nereye gitti, bize söyle’ diyordu. Ama onlar oğlumun nerde olduğunu çok iyi biliyorlardı. Sadece bizi yıldırmak için böyle yapılıyordu. 

Sadece 6 yaşındaki Mizgin dosyasız

Ben kendim de iki kez cezaevine girdim. Eşim bir defa girdi. Oğlum Muhammed iki defa girdi. 2 sene cezaevinde kaldı. Büyük oğlum Bahattin, Pozantı’da bir sene yattı. Toplam 8 çocuğum var. Bizim evdeki herkes hakkında iki üç dosya var. Şu anda bir tek 6 yaşındaki kızım Mizgîn’in dosyası yoktur. Mizgîn de 2 yaşındayken cezaevine gelip yanımda kaldı. 

18 yaşındaki Şaban yeni katıldı


18 yaşındaki oğlum Şaban, daha bir buçuk ay önce PKK saflarına katıldı. Oğlum daha 18 yaşına yeni girmişti ama kaç kez polisler tarafından gözaltına alınıp karakola götürüldü. Yemediği dayak, hakaret yoktu. Bu yaşında oğlum hakkında 3 kez mahkeme açıldı. Oğlum eğer bugün PKK’ye katılmışsa, bu da Türk devletinden gördüğü işkence ve baskıdan dolayıdır. Oğlum şimdi özgürlük dağlarında, kendisini Türk devletinin zulmünden kurtardı. Ama her gün polisler gelip kapımıza dayanıyor, ‘Oğlun nerde’ diye. Ben de onlara diyorum ki, ‘Benim oğlum sizin baskınızdan dolayı gitti.’

Oğlum burada olsaydı, şimdi cezaevinde olurdu. Dağlar onun için özgürlük mekanıdır. Oğlum gitti diye asla pişmanlık duymadım. PKK zorla kimsenin çocuklarını alıp dağa götürmez. Bu giden gençlerin hepsi iradesiyle gidiyor. Dağa giden gençlerin hepsinin içinde çektikleri acıların intikamı duygusu var. Erdoğan’a sesleniyorum: Artık çocuklar üzerine kirli siyaset yapma, bırak!

Devletin zulmü eksilmedi


Ayşe Aydın, Siirt Pervari’ye bağlı Erkendi Köyü’nden. Köy, 20 yıl önce askerler tarafından yakıldığı için Mersin’e zorunlu göç ediyorlar. “Köyde çektiğimiz acıların aynısını, Mersin’de de polislerden çekiyoruz. Devletin zulmü, üzerimizden hiç eksik olmad” diyen Ayşe Aydın, çocuk yaştan zulümle tanışan oğlu Ercan’ın hikayesini anlatmaya başlıyor: “Daha 16 yaşındayken, 2006 sonlarına doğru Van’a gezmeye gitti. Başka arkadaşlarıyla birlikte orada jandarma tarafından gözaltına alındılar. Oğluma yapmadıkları işkence yoktu. Karanlık bir odaya koymuşlar, duvarlarda beyaz boyayla, ‘Allah yok, peygamber de izinde’ yazıyormuş. Oğluma burada her işkenceyi, hakareti yapmışlar. Oğlum sadece Van’ı gezmek için gitmişti. Ama askerler, ‘Sen burdan dağa gideceksin, onun için geldin’ demiş. Oğlumu daha sonra mahkemeye çıkardılar, serbest kaldı. 

Taş attı diye Pozantı’ya


Mersin’e geldi. Aradan iki üç ay geçmeden, bu kez sivil polisler tarafından gözaltına alınmış, taş attığı için. 2007’de tutuklanıp Pozantı Cezaevi’ne götürüldü. Orada 7 ay kaldı. O Pozantı Cezaevi’nde olan insanlık dışı olayları hepimiz biliyoruz. Benim oğlum da sürekli cezaevi müdürü tarafından tehdit ediliyordu. Oğluma, ‘Sen cezaevindeki çocukların kafasını karıştıyorsun’ diyordu. Benim oğlumu, bir hafta boyunca tek başına bir hücreye koydular. Açık görüşe gittiğimde arkadaşları, ‘Ercan’ı bir haftadır tekli hücrede tutuyorlar’ dedi. Müdürle konuştuğumda bana, ‘Senin oğlun cezaevindeki çocukların kafasını karıştıyor, cezaevi kuralarına karşı gelmeye çalışıyor’ dedi. 

Yaşı büyüdü Kürkçüler’e


Ercan, 7 ay Pozantı’da kaldıktan sonra yaşı büyüdüğü için Adana Kürkçüler F Tipi’ne götürüldü. Orda da bir yıl üç ay kaldıktan sonra mahkeme 8 yıl 4 ay ceza verdi.

Tahliye olduktan sonra yanımda sadece 2 ay 18 gün kaldı. Hep çalışıyordu. İşe gidip geldi. Yine de polisler tarafından her zaman rahatsız ediliyordu. Daha fazla dayanamadı, çektiği acıya. 

Sevinçle dağa gitti

2009’da PKK’ye katıldı. Oğlum gitmeden önce eve gelip birkaç kitabını poşete koydu. Küçük kardeşiyle şakalaştıktan sonra poşetini eline alıp moralli ve sevinçli bir şekilde gitti. Sonra öğrendim ki PKK’ye katılmış. Benim oğlum bugün burada olsaydı cezaevinde olurdu. Devlet hiç rahat bırakmıyordu. Bugün oğlumun dağda olduğu için hiç pişman değilim. Çünkü oğlum dağa çıktıysa çektiği zulümden dolayıdır, acıdan dolayıdır. 

Diyarbakır’da oturma eylemi yapan annelere sesleniyorum: PKK, kimsenin çocuğunu zorla götürmez. Benim oğlum, kendi isteğiyle dağa gitti. Hiç kimse onu zorla götürmedi. Artık bizim çocuklarımız üzerinde oynanan bu oyunu bütün anneler olarak boşa çıkartalım.”
Güncelleme Tarihi: 01 Temmuz 2014, 17:45
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER