YPJ Komutanı Meryem Kobani: 'Ben ihanet kapısından geçmem'

DAİŞ çetelerine karşı cephelerin en ön saflarında amansız bir savaş içerisine giren YPJ savaşçıları, Kobanê ile birlikte Rojava fideliğinde filizlenip Ortadoğu'ya yayılmayı bekleyen Kadın Devrimi'nin öncüsü oldu.

YPJ Komutanı Meryem Kobani: 'Ben ihanet kapısından geçmem'
Bir bütünen kadınsal varlıklarını hedef alan karanlık zihniyete sahip DAİŞ çetelerine karşı cephelerin en ön saflarında amansız bir savaş içerisine giren Yekitiya Parastina Jinan (YPJ) savaşçıları, Kobanê ile birlikte Rojava fideliğinde filizlenip Ortadoğu'ya yayılmayı bekleyen Kadın Devrimi'nin öncüsü oldu. Savaşın en kritik anlarında belki de tarihin seyrini değiştiren onlarca bilinen-bilinmeyen isimden biri olan YPJ Komutanı Meryem Kobanê, kimilerinin kurtuluş olarak sınır kapısına yöneldiği bir anda sarf ettiği "Ben ihanet kapısından geçmem" sözlerinin gerisinde yatan anlamı ve YPJ'li olmayı anlattı.


Emsalsiz bir direnişe sahne olan Kobanê, yansıyan isimlerin yanı sıra aynı zamanda yüzlerce isimsiz kahramanın mekanı oldu. Korumaya çalıştıkları toprakları ile birlikte bir bütünen insanlık için seve seve ölüme koşanlara tanıklık eden bu direniş, bununla beraber Kürt özgürlük mücadelesinin on yıllardır verdiği mücadele içerisinde en önemli yaratımından biri olmasına rağmen görülmek istenmeyen kadın devrimine de artık kayıtsız kalınamamasına yol açtı. Bunu sağlayan ise çatışmaların en şiddetli anında, Beritan ve Zilanlar’dan kalan mirasla gerçekleştirdiği fedai eylem ile Kürt kadının iradesini dosta düşmana bedeniyle ilan eden Arin Mirxan ve diğer isimsiz yoldaşları ile birlikte kadın ordusu Yekitiya Parastina Jinan (YPJ) oldu.

Cephelerin en ön saflarında, bir bütünen kadınsal varlıklarını hedef alan karanlık zihniyete sahip çetelere karşı amansız bir savaş içerisine giren YPJ'li kadın savaşçılar, Kobanê ve Rojava fideliğinde filizlenip bir bütünen Ortadoğu'ya yayılmayı bekleyen Kadın Devrimi'nin tartışmasız öncüsü oldu.

Kendilerinden çalınanı yine çalındığı yerde kendi elleriyle geri alan ve daha da almayı sürdüren savaşın güzelleştirdiği bu kadınlardan biri de YPJ Komutanlarından Meryem Kobanê. Yoğun saldırılar nedeniyle kentin neredeyse düşeceği ifadelerinin havada uçuştuğu bir anda, savaşa katılan bazı sivillerin korkarak öncesine kadar kapalı olmasına rağmen o gün Türkiye tarafında ardına kadar açılan sınır kapısına yöneldikleri sırada, ağzından "Ben ihanet kapısından geçmem" sözleri yankılanan Meryem Kobanê, kendisi hakkında anlatımlarda bulunanlara göre belki de savaşın kaderini değiştiren isimlerden biri.

DAİŞ çetelerinin kendisine dair duydukları öfke nedeniyle başına ödül koyduğu da ifade edilen Meryem Kobanê'den güvenliği için başındaki çiçekli yazması ve askeri üniformaları içinde, arkası dönük olarak sarf ettiği bu sözlerin arkasındaki anlamı dinliyoruz.

'BÜYÜK KAHRAMANLIKLAR SERGİLEYEN BİRÇOK KADININ MÜCADELESİNDEN ÖRNEKLER ALDIK'

Öncelikle YPJ nasıl doğdu?

Ortadoğu’da kaynağımızı, direnişimizi tarihimizden alıyoruz. Çünkü bu coğrafyanın kadim halklarındanız. Maddi ve manevi, her şeyimizi halkımızdan alıyoruz. Şüphesizdir ki tarihimizden bağımsız da değiliz. Kürtlerin tarihi içerisinde bir de kadının tarihi yer alıyor. YPJ’yi kurduğumuzda da kadın örgütleri üzerine yoğunca bir araştırma yaptık, hem sosyalist kadın örgütlerini hem de PKK’nin içerisinde yer alan kadınların dağlardaki mücadelesini araştırdık. Birçok yönümüzü de YJA-STAR’dan aldık. Çünkü uzun yıllardır özgürlük mücadelesi içerisinde yer alıyordu. Yine Kuzey Kürdistan’da direnişlerin çıkış amacı ve direnişlerin sonradan yenilgiye uğramalarından dersler çıkarttık. Misal teslimiyeti kabul etmeyen Zarife gibi, Besê gibi, Leyla Qasim gibi Kürdistan Rojhilatı'nda ve zindanlarda büyük kahramanlıklar sergileyen birçok kadının mücadelesinden örnekler aldık.

Bu çerçevede YPG içerisinde YPJ’yi ilan ettik. Başta taburlarımızı kurmadan önce, tim ve takımlarımızı oluşturduk. Bu kendimizi savunma anlayışıydı. Mesela YJA-STAR, toplumdan koparak dağlarda kendi kurumunu inşa ediyor ama YPJ olarak toplumun bizzat içerisinde kentlerde ve şehirlerde kendimizi var ettik. Amaç, toplumun içinde toplumu değiştirmekti. YPJ’yi kurarken, çok zorluklar yaşayacağımızı biliyorduk. İlk taburumuz olan Şehit Ruken Taburu'nu, Afrin'de ilan ettik. Daha sonra Cizîre Kantonu'nda Tirbêsiye Eyaleti'nde Şehit Berçem Taburu'nu kurduk. Üçüncü taburumuzu da Kobanê’de, Şehit Dicle Taburu olarak kurduk.  En son ise Qamışlo ve Derik’te, Şehit Adalet Taburu'nu kurduk.

2012 yılında gerçekleştirdiğimiz konferans sonucunda da tüm dünyaya kendi tüzüğümüzü açıkladık ve kadın ordusu olarak demokratik bir Suriye'nin inşası için, dinlerin, mezheplerin ve ırkların arasında ayırımcılığın önüne geçeceğimizi duyurduk. Ortadoğu kadınlarına öncülük yapma inancıyla tüm ayrımcı politikaların önünde duracağımızı deklere ettik. Bu çerçevede de kendimizi örgütledik.

'TANRIÇALAR GİBİ YENİ BİR YAŞAMIN İNŞASINI ESAS ALDIK'

Başlangıçta gücümüz çok yoktu ama büyük bir inançla işe başladık. Kürdistan ve Ortadoğu'nun geleceği için, biraz da Ortadoğu’da toplumlara öncülük eden tanrıçalar gibi biz de bu kaosun arasında kendimizi örgütleyerek yeni bir yaşamın inşasını örme hedefini esas aldık. Ağaç, köksüz yeşermez. Biz de YPJ olarak direniş dolu bir tarihin üzerine kendimizi inşa ettik. Özgürlük Hareketi, Dilan, Zilan ve Beritanların, Azimelerin şahsında ordu nasıl inşa edilirin örneklerini, onların tecrübelerinden model aldık. Bunu içtenlikle söyleyebilirim ki PKK’nin kadın ordusu üzerinde çok kapsamlı bir araştırma yaptık. Onları kendimize örnek aldık ve ordulaşmada onlara borçluyuz.

'TOPLUM, YPJ’NIN DURUŞUNU VE MÜCADELESİNE TANIKLIK EDİNCE İKNA OLDUK'

Yok sayıldığı Ortadoğu'nun kalbinde kadının ordulaşması ne anlam ifade ediyor?

Kadının babasına, ağabeyine ve en önemlisi de eşine rağmen gelip savaş cephesinde yer alması hiç kolay olmadı. İlk başlarda YPJ’ye katılan kadınların aileleri çok zorluklar çıkartıyordu, hatta bazı aileler kız çocuklarının YPJ ordusunda yer almaması için onları erkenden evlendiriyordu.

Fakat çok kısa bir zamanda toplum YPJ’nin duruşunu ve mücadelesine tanıklık etti ve ikna olabildi. Öyle ki YPJ’yi tanıyan aileler, çocuklarının saygı, sevgi ve yaşamdaki duruşlarından dolayı bu kez kız çocuklarını bize yönlendirmeye başladı. Ortadoğu feodalizm sisteminde erkek egemenliği hakimdir. Bir örnek verecek olursak; Kobanêliler kadına ‘Kêm’ yani 'Eksik' derlerdi. YPJ’yi Kobanê'de kurduğumuzda erkekler bize de ‘Siz bu Eksik'ler ile ne yapacaksınız?’ diyorlardı. Kobanê’de yaşanan direnişte, kadınlar işte bu tanımlama ile binlerce kadına yönelik binlerce yıllık olumsuz bakışı da yerle bir etti.

'ERKEKLER İÇİN SÜSLENEN KADINDAN VATANI KORUMAK İÇİN SÜSLENEN KADIN GERÇEKLİĞİNE ULAŞTIK'

Ortadoğu ayaklanmasına dair birçok kesim farklı tarihi tespitlerde bulundu. Çoğu kişi 'Arap Baharı' dedi, kimileri de 'Halkların Baharı' dedi. Biz de 'Kürtlerin ve kadınların çığlık baharıdır' dedik. Rojava Devrimi'nin başlangıcı olan 2011 yılında, Serêkaniyê’de girdiğimiz o savaşta YPJ'li kadınların duruşu, katılımı ve arayışı toplumda büyük bir inanç sağladı. Ayrıca YPG savaşçılarına da büyük bir moral kaynağı oldu. Kadın evinden çıkarken kapitalist sistemin sırtına bindirdiği çantayı bırakıp yerine, omzuna silahını alarak beline raxtını takıyor ve çatışma sonrasında evine ailesinin yanına gidiyor. Bu başlı başına çok önemli bir değişim. Kendisinden emin olmayan ve umutsuz olan, sadece erkek için kendini güzelleştiren o kadından, şimdi vatanını koruyabilmek için kendini süsleyen bir kadın gerçekliği ile karşı karşıyayız. Bu toplumu heyecanlandırdı öncelikle kadınlar arasında büyük bir güç konumuna geldi.

'KOBANÊ DÜŞMEDİYSE SERZORİ DİRENİŞİ SAYESİNDEDİR'

Savaş sırasında nasıl bir durum açığa çıktı?

Savaşta açığa çıktı ki eksik olan kadın değil, erkeğin zihniyetidir. Kobanê’deki savaşta kadının daha savaşçı, daha yurtsever, daha azimli, daha bağlı olduğu açığa çıktı. Tek başına kızını okula, çarşıya göndermeyen erkeklerden Kobanê’yi terk edenler oldu ama kadın hiçbir şekilde toprağını işgalci güçlere bırakarak kaçmadı. Bu savaş direnişçi kadınların şahsında çok köklü değişikliklere neden oldu.

Serzori direnişi bunun bir örneğidir. Kobanê’nin işgaline karşı direniş yemini eden Serzori fedailerinden büyük bir güç aldık. O arkadaşların telsizden yaptıkları konuşmalar Kobanê’nin ayakta kalmasına vesile olmuştur. Kadın ve erkek bu arkadaş grubumuzun kendilerini kurtarabilecek imkanları varken çeteler karşısında geri adım atıp, taviz vermediler. Bir gün bir gece süren direnişlerinde bu arkadaşlar şahadete ulaşana kadar 75 çete üyesini öldürdüler. Bu hem Kürt Özgürlük Mücadelesinde hem de Rojava Devrimi'nde bir ilktir. Peyman Heval, ‘Devrimciler ölüme gülerek gidiyorlar’ diyordu. Onların son sözlerini dinleyenler Kobanê’nin özgürleşeceği umutlarını yitirmediler. Serzori direnişi sonrası herkesin tek bir düşüncesi vardı, oda eğer çeteler Kobanê’ye girseler dahi onlara hayat şansı verilmeyeceği idi. Belki Serzori direnişi çok ön plana çıkmadı ama bunu tüm dünyanın bilmesi gerekiyor ki eğer Kobanê düşmediyse Serzori direnişi sayesindedir.

TÜRK ASKERLİ ‘HEPİNİZ ÖLECEKSİNİZ HAYDİ GELİN SINIR KAPISI AÇIK’ ANONSLARI YAPIYORDU

Size 'Ben ihanet kapısından geçmem' dedirten olay neydi?

DAİŞ çeteleri Kobanê merkeze girdiğinde Güney cephesindeydim. O sırada bazı kararsızlar açığa çıkmıştı. Bunun üzerine sınır kapısına gittiğimde gerçekten gördüğüm manzarayı ifade etmekte bile zorlanıyorum. Savaşa katılan sivillerden bazıları, silahını bırakıp gidiyordu. Kapının öbür tarafındaki Türk askerleri de ‘Hepiniz öleceksiniz haydi gelin sınır kapısı açık’ diyerek anons yapıyordu. O kapıdan geçen kadın, köleliği kabul etmiş olacaktı.

O sırada Serzori Direnişi aklıma geldi ve öfkeyle kimse beni bu ihanet kapısından geçiremeyecek dedim. Şunu gördüm ki ihanet yenilecek, direniş zaferle taçlanacaktı.

Eğer Kobanê düşseydi, Kürdistan’ın kalbi düşmüş oluyordu. Bu kadar destansı direnişten sonra şehitlerin çizgisinin dışında yer almanın hiçbir anlamı olmayacaktı.

Bu Önderliğin sözüdür; ‘Düşürülmüşlüğün en yoğun olduğu yerde direniş başlar’. Kobanê’nin kızları şahsında büyük kadın direnişine tanıklık ettik. Heval Revana, bir yıllık askerdi ama en kritik anda DAİŞ’in saldırıları kent merkezine geldiğinde gerideki bir arkadaşı kendisine ‘Bir mevzi geri gel’ dediğinde, ‘Ben tek bir adım geri atmam, geri adım atmak ihanettir’ karşılığını veriyor. Düşman üzerine gelince de üzerindeki bombayı patlatarak büyük bir kahramanlıkla şahadete ulaşıyor. Revana Heval’in şahadete giderken verdiği mesaj ‘Eğer Kobanê’ye girecekseniz işte böyle sizi karşılaşacağız’ mesajıydı.

'SAVAŞ SADECE SİLAHLA DEĞİLDİR!'

Kadının bedenine ve kimliğine dönük bunca saldırı gündemde iken Kürt kadının YPJ örneğinde aldığı mevziyi genişletmek mümkün mü!

Savaş, sadece silahla değildir! DAİŞ zihniyetinin insanlığı, toplumları ve tarihleri inkar eden terörizmi şimdiye kadar sadece Cengizhan döneminde yaşandı. Aynı zihniyeti şimdi DAİŞ çeteleri taşıyor. Bu terörizmin hiçbir tarifi yoktur, dünyada çok ender rastlanan bir vahşeti uyguluyor. Tarih havzasını yok eden faşist bir anlayış, kadının da en büyük düşmanıdır. Çünkü DAİŞ’in yanında kadın yoktur, kadın onların yanında malzeme gibi. Onu çalıştırmak ve cinsel ilişki kurmak için kara bir kefen içerisinde kendilerine sadece hizmet eden bir varlık olarak görmektedirler. Bu zihniyete karşı sadece Kürt değil, tüm dünya kadınlarının mücadele etmesi gerekiyor. Eğer demokratik bir dünya inşa etmek istiyorsak, köleliğe karşı kadın örgütlülüğü kaçınılmazdır. Kadın bedenine yönelik saldırı gerçekleşmemesi için, bu topluma gerçek bir öncülük yapılabilmesi için, kadın kendini örgütleyebilmelidir. Örgütsüz kadının, her gün evde, sokakta, işyerinde taciz ve tecavüze uğrayabilme olanağı yüksektir. Bunun mesleği, konumu hiç değişmez, çünkü kadın örgütlenerek ancak toplumu değiştirebilir.  Bu yüzden de kadının cevherini açığa çıkartması gerekiyor. Önderliğin bu konuda bir sözü var;  ‘Ne kocanın karısı, ne ağabeyinin kız kardeşi ne de babanın kızı ol, sadece kendine ait ol."

İSİMLERİ BİLİNMEYEN ONLARCA KAHRAMAN…

Peki Kobanê direnişinin bilinmeyen,yansımayan yüzü neler?

Kobanê direnişi için çok şeyler söylendi yazıldı, çizildi. Kimileri Kobanê direnişini yeni bir milat olarak tanımladı, kimileri yeni bir felsefe, kimileri de halkların baharı dedi. Çünkü şuana kadar DAİŞ çeteleri Ortadoğu’da girdiği tüm kentleri ele geçirdi ve hiç kimse önünde duramadı ama Özgürlük Hareketi çok kıt olanaklara rağmen aylarca büyük bir direniş göstererek vahşi DAİŞ çetelerini hiç almadığı büyük bir darbeyle yenilgiye uğrattı. DAİŞ şunu söylüyordu; ‘Biz bir yeri işgal etmeden 40 gün öncesinde korkumuzu oraya salıyoruz’. Yani insanların başını keserek, önlerine gelen tüm tarihi mekanları yıkarak insanların içine bu korkuyu salıyorlardı.

Ama onların kendisi bu kez Kobanê korkusuyla geri döndüler. İnsanlık da bundan cesaret aldı. Şimdi Tigrit direniyorsa, Kobanê direnişine borçludur. 2 yıldır DAİŞ, Tigrit’teydi ama büyük bir direniş sergileyemedi. Şimdi ise Tigrit kenti çetelerden temizleniyor. Musul için de temizlik planları söz konusu. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim dünya, Kobanê direnişine borçludur.  Kobanê direnişi insanüstü, eşi benzeri olmayan bir direnişti. Hem sayı, hem de askeri yönde arada büyük bir fark vardı. Çünkü şunun kararını vermiştik ya biz özgür yaşayacağız ya da onurluca ölmesini bileceğiz, başka da çaresi yoktu.

Kobanê direnişi sözle ifade edilemeyecek kadar büyüktür. Birkaç arkadaşımızın fedailiğini dile getirmek bile yetmeyecektir. Jammer aracını kaleşnikof silahıyla ayakta durarak tarayan Şehit Agiri arkadaşımız için DAİŞ çeteleri, 'Bir kadının bu kadar savaşçı yetenekleri varsa diğerleri acaba nasıldır?' diyordu. Heval Diyar ise şunu söylüyordu; 'Bu vatana, bu halka ve bu tarihe benim tek bir sözüm var. Ya DAİŞ bedenimin üzerinden geçerek Kobanê’ye geçecek ya da DAİŞ’in Kobanê’ye geçmemesi için dünyayı cehenneme çevireceğiz.'

Heval Zozan, Heval Eriş yine aynı sözü verdiler ve bedenlerine bomba takarak DAİŞ’in tanklarının üzerine yürüdüler. Heval Cudi ve Kendal kahramanlıkları ile tarih yazdılar.  Yine Heval Dilgeş vardı, 21. yüzyılın İskender’i gibiydi. O genç yaşına rağmen gittiği her yerde fetih ruhu vardı. 4 günde 3 ayrı çatışmada yaralanan ama savaş cephesini bırakıp yaralarını dahi tedavi ettirmeden şehit düşen Heval Gulan Batman’ın direnişi, hangi dünya tarihinde yaşanmış. Tüm dayatmalara rağmen kendisi ‘Ben gidersem düşman kaldığım mevziye girecek’ dedi.  Şehit düştüğünde yaralarına pansuman değmemişti.

Onun gibi Heval Mihran da aynı tutumu sergileyerek mevzisini terk etmedi. Bir gözünden kurşun yiyenler ‘Diğer gözümüz DAİŞ’i gördüğü sürece savaş cephesinden tek bir adım geri gitmeyeceğiz' diyordu. Çoğu arkadaşımız kolundan yaralanmasına rağmen sanki hiçbir şey olmamış gibi savaşıyorlardı. Emin Erkendi’nin son sözleri tarihtir. Şunu söylüyordu; ‘Tüm dünya duysun! Hangi savaşçının namlusu erimiş’. O kadar şiddetli savaşmıştı ki silah namlusu erimişti. Eğer bugün Kobanê özgürleştiyse bu şehitlerin kahramanlığı sayesinde özgürleşti. Söz bile kifayetsiz kalır o destansı direniş karşısında.

'SINIRDA ÇEKİLEN ZILGIT VE ÇIĞLIKLAR KULAĞIMIZDAN HİÇ EKSİK OLMUYORDU'

Aylar süren sınır direnişinin Kobanê'de verilen bu savaşa etkisi ne oldu?

Kuzey Kürdistan’dan imdadımıza yetişen o yiğit ve onurlu gençlerimizin mücadelesine borçluyuz. Suruç’taki çadır direnişi ile başlayan Kuzey Kürdistan direnişi, aslında bizim yalnız olmadığımızı gösterdi. Sınır hattında aylarca nöbet tutan halkımız, tarihi direnişe tanıklık ettiler. Onların gözü kulağı Kobanê’deydi. Televizyon, radyo takip etme zamanımız olmuyordu ancak sınır hattında çekilen zılgıtlar ve çığlık sesleri kulağımızdan hiç eksik olmuyordu.

Başta şehitlerimiz olmak üzere Kuzey Kürdistan halkının direnişi tekerrür eden tarihi bozdu. Bu kadar Kürt serhildanları yaşanmış ama tek bir bölgede sıkışıp kalmış, fakat Kobanê direnişi şehitlerin, direnişçi savaşçıların ve diğer üç parça Kürdistan halkının ulusal ruhunu açığa çıkarttı. Kobanê'ye koşan yiğit gençler burası Merivan’dır, Şaho’dur, Çarçira’dır, Amed’tir, Botan’dır, Serhat’tır’ dediler ve şahadete ulaştılar. Çünkü Kobanê tüm Kürdistan’ın kalbi durumuna gelmişti. Herkes Kobanê’yi, bir bütünen Kürdistan saydı ve onun için de Kobanê düşmedi, dimdik ayakta kaldı.

Burada sadece Kürtler de savaşmadı. Türkler, Araplar, Avrupalılar ve daha birçok ulustan insan direniş içerisindeki yerini aldı.

Güncelleme Tarihi: 26 Mart 2015, 15:39
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER