BDP'den Dünya Anadil Günü açıklaması

21 Şubat Dünya Ana Günü vesilesiyle bir açıklama yayınlayan BDP Genel Merkezi, “Türkiye çağdaş demokratik ülkeler sıralamasında yerini almak istiyorsa bu çağdışı yasakları, asimilasyoncu politikaları bir an önce terk etmek zorundadır.

BDP'den Dünya Anadil Günü açıklaması
21 Şubat Dünya Ana Günü vesilesiyle bir açıklama yayınlayan BDP Genel Merkezi, “Türkiye çağdaş demokratik ülkeler sıralamasında yerini almak istiyorsa bu çağdışı yasakları, asimilasyoncu politikaları bir an önce terk etmek zorundadır. Anadil yasağı bir insanlık suçudur. İnsanlık tarihi adına bir utanç tablosudur. Türkiye bu ayıbından, bu utancından sıyrılmak istiyorsa yasakları kaldırmalı, anadillerin özgürce kullanımının önünü açmalıdır” dedi.


21 Şubat’ın 2000 yılından bu yana Birleşmiş Milletler’in kararıyla Dünya Ana Günü olarak kutlandığını belirten BDP Genel Merkezi, “Dili yasaklanarak baskı ve zulme uğramış bütün halklar için bugünün tarihsel anlamı oldukça büyüktür” dedi.

Bu kararın alınmasında, Bangladeş halkının anadili için verdiği mücadelenin önemli bir rol oynadığını belirten BDP Genel Merkezi şunları kaydetti: “21 Şubat 1952’de Bangladeş Dil Eylemleri Komitesi’nin çağrısına uyan Dakka Üniversitesi gençliğinin yaptığı eylemler, insanlığın bilincinde yer etmiş ve bu mücadeleyi anmak amacıyla UNESCO bugünü ‘Dünya Anadil Günü’ olarak kabul etmiştir.

Anadillerin korunması ve gelişiminin sağlanması yönünde oluşturulan uluslararası çerçeve sözleşmeler önemli bir aşamaya gelmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de, anadillerin korunmasını öngören önemli bir sözleşme niteliğindedir. Bu sözleşmede, kimlik hakkının, isim hakkının yanı sıra kişinin kendi anadilini kullanması ve istediği dili öğrenme hakkı güvence altına alınmaktadır.

Egemenlik altına alınan halkların ulusal değerlerini yok etme, dil yasağı ile başlar. Anadilini öğrenme ve toplumsal yaşamın her alanında onu kullanabilme, her insanın toplumsal olarak sahip olduğu bir haktır. Anadilde eğitim kavramı da, ülkemizde Kürtçe eğitim ile özdeşleşmiştir.

Ancak Kürtçe dışındaki anadillerin de eğitim, öğrenim ve basın yayın alanında kullanılma hakkı aynı yasaklara tabidir. Ülkemizde halen Lazcadan Çerkezceye, Arapçadan Süryaniceye kadar hiçbir dilin özgürlüğü yoktur.”

Türkiye’de hala tekçi anlayış ile hareket eden resmi devlet ideolojisinin, tek dilli bir toplum yaratmak adına Kürtçe başta olmak üzere, farklı dilleri yok sayarak, yasaklayarak, bu ülkeye büyük zararlar verdiğini, vermeye devam ettiğini kaydetti.

“Öyle ki, halen Kürtçe ve diğer dillerin varlığını ve kullanımını yasal güvence altına alıp geliştirmekten söz etmek bir yana, yasaklayıcı hükümler varlığını anayasa ve yasalarda korumaktadır” denilen açıklamada, bugün anadilleri yasaklayan anayasa ve yasaları değiştirme konusunda ısrarını sürdüren hükümetin de bu yasakçı, asimilasyoncu geleneğe sahip çıktığı, bu çağdışı uygulamalara ortak olduğu vurgulandı.

Tüm bu tekçi ve yasakçı zihniyetin, anadil için mücadele yürüten halkların haklı ve meşru yürüyüşünü engellemeyeceğinin açık olduğunu belirten BDP Genel Merkezi, “90 yıldır engelleyemediler, bu halkı kendi anadilinden vazgeçiremediler, bundan sonra da başaramayacaklar. Çünkü anadil bir insanın onurudur ve kimse onurundan asla vazgeçmez, vazgeçmeyecektir.

Bugün dolayısıyla şunu belirtmek istiyoruz: Türkiye çağdaş demokratik ülkeler sıralamasında yerini almak istiyorsa bu çağdışı yasakları, asimilasyoncu politikaları bir an önce terk etmek zorundadır. Anadil yasağı bir insanlık suçudur. İnsanlık tarihi adına bir utanç tablosudur. Türkiye bu ayıbından, bu utancından sıyrılmak istiyorsa yasakları kaldırmalı, anadillerin özgürce kullanımının önünü açmalıdır.”

Açıklamada şu taleplere de yer verildi:

“Yerel yönetimler, eğitim, kültür-sanat, basın-yayın kurumları ve kamusal alanın tamamında anadillerin kullanımı önündeki bütün yasaklar kalkmalı, bu dillerin geliştirilmesi ve teşvik edilmesi anayasal-yasal güvence altına alınmalıdır.

Çağdaş, evrensel, toplumu kucaklayıcı, etnik ve dilsel farklılıklara birçok alanda özgürlük tanıyan yeni demokratik bir anayasa hazırlanmalıdır.

Anadilde eğitim talepleri kültürel ve siyasal çoğulculuğun gerekleri olarak algılanıp insan hakları ve demokrasi kapsamında yaklaşılmalı ve ilköğretimden üniversiteye anadilde eğitim olanakları geliştirilmelidir.

Milli Eğitim Temel Kanunu, Yüksek Öğretim Kanunu ile Radyo ve Televizyon Kanunu, Türkiye’nin çok dilli ve çok kültürlü toplum gerçeği dikkate alınarak yeniden düzenlenmelidir.

Tek etnik ulus, tek dil ve kültür yaklaşımı terk edilmelidir. Bu noktada, farklı Anadolu dillerinde kültür-sanat etkinliklerinin hazırlanması ve sunumu, idari ve mali olarak desteklenmelidir.

Mahalli İdareler Yasası gözden geçirilmeli, yerel hizmetlerden halkın daha fazla istifade edebilmesi için ‘Çok Dilli Yerel Yönetimcilik’ önündeki engeller kaldırılmalıdır.” / anf

Güncelleme Tarihi: 22 Şubat 2014, 10:16
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER