Demirtaş: 'Artık HDP'yi büyütmeliyiz'

BDP olarak Meclis’teki son grup toplantısında konuşan Selahattin Demirtaş, BDP-HDP birleşmesine açıklık getirdi. “BDP’nin feshi söz konusu değil daha çok yerel sorunlarla ilgilenen bir parti olarak siyasi mücadelesine devam edecek” dedi.

Demirtaş: 'Artık HDP'yi büyütmeliyiz'

BDP olarak Meclis’teki son grup toplantısında konuşan Selahattin Demirtaş, BDP-HDP birleşmesine açıklık getirdi. “BDP’nin feshi söz konusu değil daha çok yerel sorunlarla ilgilenen bir parti olarak siyasi mücadelesine devam edecek” dedi. Demirtaş, “artık HDP'yi büyütmeli, halkların ortak partisi, ezilenlerin ortak cephesi haline getirmeliyiz” çağrısında bulundu.

Milletvekilleri HDP'ye katılacak olan BDP'nin, Meclis’teki son grup toplantısında Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş konuştu. Demirtaş, çözüm sürecini ilerletmek ve karanlık olayların aydınlatılmasını isterken, geçmişle yüzleşmeye dikkat çekti. 2011 genel seçimlerinde YSK protestoları sırasında yaşamını yitiren Halil İbrahim Oruç’u ölüm yıldönümünde andı.

Demirtaş, "Faili meçhuller, sokaklarda katledilen çocuklar ve aileleriyle buluşma olmazsa kalıcı barışı inşa edemeyeceğiz. Bir kez daha Halil İbrahim Oruç'un şahsında hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diliyoruz. Sorumluların yargı önüne çıkarılarak adalet tesis edilinceye dek bunun mücadelesini vereceğiz" dedi.

'KÜRDİSTAN GAZETECİLER GÜNÜ KUTLU OLSUN'

116 yıl önce Mısır'ın başkenti Kahire'de dönemin padişahı Abdulhamit'in baskıcı, sansürcü anlayışına inat Kürtçe gazete çıkarıldığını hatırlatan Demirtaş, "Özgür basının da milat olarak aldığı tarihe dönüştü. Özgür basın, Kürt basını, muhalif basın bu geleneği sürdürme gayreti içinde. 22 Nisan Kürt Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor. Dünyanın en fazla gazetecisinin tutuklu olduğu yerde bayram olarak karşılayamayacağız. Hükümet, yargı baskısıyla karşı karşıya olan toplumda halen gazeteciler için bayram havasına dönüşmedi. Bizler bu geleneği sürdürme gayretinde olan, cezaevinde olan özgür basın çalışanlarına, Kürdistan Gazeteciler Günü kutlu olsun diyoruz" ifadelerini kullandı.

'ERMENİ SÖZCÜĞÜ HALEN HAKARET OLARAK KULLANILIYOR'

İki gün sonra 24 Nisan Ermeni soykırımın başlangıcı olarak Ermeniler başta olmak üzere gayrimüslimler, Rumlara, Êzîdîlere, Süryanilere dönük katliam tarihinin başlatıldığı tarihin yıldönümünün gerçekleşeceğini dile getiren Demirtaş, 99 yıl önce milyonlarca insanın ölüme gönderildiğini vurguladı. "Katliama uğradılar. Bu kapsamlı bir soykırım politikasının başlangıcıydı" diyen Demirtaş, "Dönemin İttihat ve Terakki'nin zihniyeti, Müslüman olmayan tüm toplumları katletti. Nazi Almanyasında Yahudilere karşı benzer şeyler yaşatıldı. Ortak vatanda kardeşliği inşa etmeye çalıştığımız bu topraklarda Ermeni sözcüğünü hakaret olarak bize kabul ettirmeye çalışıldığına tanıklık ettik. Aşağılama gerekçesi olduğu günlerden halen geçiyoruz. Türkiye'nin bu acı tarihiyle yüzleşmesi lazım. Bu İttihat Terakki zihniyetinin gerçekleştirdiği, Türk'ün de katledildiği süreçten geçtik" diye konuştu.

24 NİSAN'LA YÜZLEŞME FIRSATI

Nazi soykırımının tarihin çöplüğüne nasıl gittiyse İttihat Terakki zihniyetiyle yüzleşmenin de gerçekleşmesi gerektiğinin altını çizen Demirtaş, "Gayrimüslimler Lozan'la azınlık olarak kabul edildiler ama insan muamelesi göremediler. Toprakları, ibadethaneleri, mülkleri, mezarları, inanç merkezleri yok edilmeye çalışıldı. Bunlar olmamış gibi davranamaz. İnsan onurumuzu ayaklar altına alınmasın istiyorsak mazlum halklara dönük haksızlıkları görmezden gelemeyiz. 24 Nisan'da bu karanlık geçmişle yüzleşme fırsatıdır. Hükümet bu konuda adım atmak yerine ayrımcı dil kullanılmasını, medyada, eğitim müfredatında ayrımcılığı önlememeyi bilinçli politika olarak kullanmaktadır" dedi.

'76 MİLYONUN KARDEŞLİĞİNDEN SÖZ EDİLEMEZ'

Demirtaş, Başbakanın azınlıkları sayarken onların inancına saygı duymadığı, İttihat Terakki zihniyetinin kırıntılarını atamadığı için Ermenileri, Süryanileri yok saydığına dikkat çekerek, "Vergi ödemiyorlar mı? Bununla yüzleşme zamanı gelmiştir. Ortak bir gelecek inşa edilemez bu acılarla. Bir karar verilmesi lazım. İçten, yürekten sembolik özürlere ihtiyaç vardır. Dersim katliamı için Alevilerden özür dilenmeyecekse, Kürtlere, Ermenilere, Asuri, Süryanilere, Rumlara yapılanlardan özür dileyemeyeceksek 76 milyonun kardeşliğinden söz edilemez. Ya toplumun yüzde 50'si bizden değil deyin ya da  '76 milyon beraberiz' demeyin. Cesurca tartışıp gerekeni yerine getirmemiz lazım. Ermeni toplumuna acılarımızı paylaştığımızı ifade etmek istiyorum. Kadim halklar olarak, gerçek adaleti, barışı ve kardeşliği inşa edeceğimizi buradan ifade etmek istiyorum" diye belirtti. 

'SİYASİ RANTLA BARIŞI GETİREMEZSİNİZ'

Çözüm sürecinin içeriğinin de bununla bağlantılı olduğunun altını çizen Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Demokratik barış süreci dediğimiz mesele sadece Kürtlerin hakları, özgürlükleriyle ilgili mesele değildir. Elbette kendi ana vatanında inkar edilen, yok edilmeye çalışılan Kürt halkını ana başlık altında ele alacağız. Ama asıl derdimiz ezilenlerin özgürlüklerine ve haklarına kavuşması sürecidir. Bizler sürecin gereklerini yerine getirmek için anayasal ve yasal gereklerini yapmak için hükümete baskı yaparken sadece Kürtlerden bahsetmedik. Herkesin eşit onurlu bir gelecek için. Başbakan ne yasa ne anayasal güvence koyabildi. Çözüm süreci kavramı üzerinden sürecin yürümeyeceğini Başbakanın bilmesi lazım. Bunu ağzına alarak siyasi rantını yiyerek barış getiremezsiniz." 

ÇÖZÜM SÜRECİNDE İLERLEME DEĞİL ESKİYE DÖNÜŞ VAR

Demirtaş, BDP-HDP heyetinin haftalardır İmralı’ya gidememesini de değerlendirdi.

"45 gündür çözüm sürecinin mimarından haber alamıyoruz" diyen Demirtaş, "Heyetimiz adaya gidişte ciddi dirençlerle karşılaşıyor. Geçen hafta yapılacak görüşmeler makul olmayan gerekçelerle gerçekleşmedi. Tereddütlere sahibiz. Önümüzdeki hafta da heyetimiz gidemezse tam 50 gündür İmralı'dan haber alamıyor olacağız. Önümüzdeki haftadan sonra görüşme süreci kesilmiştir diyeceğiz. Sayın Öcalan'ın sağlığından ve can güvenliğinden kuşkuluyuz diyeceğiz. İlerleme yerine eskiye dönüş var. Bu kadar ciddiyetsiz yaklaşımla 'bu ülkeye barış getiriyoruz' diyerek, bu süreci asla yürütemeyeceğini hükümetin görmesi lazım. Bizler heyetlerimiz dışında gazetecilerin, aydınların gitmesini beklerken heyetimiz ciddi engelle karşılaşıyor. Kiminle yürüteceksiniz bu süreci? Çıkıp açıklama yapmanız lazım" ifadelerini kullandı. 

BİZ DE TEK TARAFLI YÜRÜTECEĞİZ!

Hükümetin tek taraflı olarak sürecin yürümediğini anlaması gerektiğine dikkat çeken Demirtaş, "Bizler tek taraflı inşa sürecini başlatacağız. Tek taraflı hak ve özgürlüklerimize dair ne varsa onları pratikleştireceğiz. Hükümetten beklemeyeceğiz. Madem hükümet bir kaygı duymuyor, o halde biz de tek taraflı yürüteceğiz. Nasıl olacağını da herkes görecek. Bu ülkenin özgürlüklerden korkmadığını göstereceğiz. Anadilde eğitimden işsizliğe, kadın haklarından çevre sorunlarına kadar kendi özgünlüğünü ve özgürlüğünü yaratma gayreti içinde olacağız. Kendimizi evrensel hukukun geldiği normlar bizim için bağlayıcıdır. O bizim için referanstır. AİHS bizim için referanstır. Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı referanstır. Bunlardan doğan tüm haklarımızı yerel yönetimlerimizle, STK'larla, halkımızla hayata geçireceğiz. Korkulacak bir şey olmadığını, tersine sürecin ilerlemesinde bu olduğunu göstereceğiz. Hükümet ne yapar kendisi bilir. Anayasal ve yasal reformlarla desteklerse iyi bir şey yapmış olur. Yerinde sayarsa barışın teminatı olarak BDP ve HDP olacaktır. AKP bunun dışında kalacaktır" dedi. 

'GEÇMİŞTE HENDEK KAZANLAR HENDEĞİN ALTINDA KALDI'

AKP'nin Suriye ve Rojava politikalarının barış politikalarına ters olduğunu vurgulayan Demirtaş, sürecin bu yönüyle ilgili politikalarda yaşananlar bağlamında şu hususların altını çizdi: "Türkiye'yle direkt bağlantılıdır. Hendeklerin kazılması, halen ambargonun uygulanması, insanı yardımın gönderilmesinde sıkıntılar çıkarılması, radikal grupların desteklenmesi, işte çözüm sürecini dinamitleyen temel hatalardan biridir. Bu politikayı hayata geçirenler, hendek kazanlar kendileri o hendekte kaldılar. Özgürlük yürüyüşünü durduracak hendeği yapan mimarı görmedi dünya. Rojava ve özgürlük yürüyüşünü durduramaz."

KDP'YE HENDEK UYARILARI

Kendileri açısından çözüm olarak bunları sunmaya çalışanların bir kez daha düşünmesi gerektiğini ifade eden Demirtaş, "Hendekle değil halkların birliğiyle çözüm sağlamalıdır. Hendek kazılarak bir halkın, bir sistemin güvenliği sağlanamaz. Yanınızdaki halkla doğru temasla sağlayabilirsiniz. Onun dışındaki her tedbir ayrı sorunlar yaşatır. Özellikle KDP'nin de ileride karmaşık problemlere yol açacağını görmelerini temenni ediyoruz. Güney Kürdistan'a, halkına ve ulusal birliğe fayda getirmeyecek. Güney Kürdistan halkı bu politikaların içinde olmamıştır. Herkes halkın iradesini esas alan ulusal birlik konusunda çaba sahibi olmalıdır. Buradan KDP yöneticilerine, hepimize zarar verdiğini söylemek istiyoruz" dedi.

'AKP NE KADAR MİLLETVEKİLİ ÇIKARABİLİRİM HESABINDA'

Demirtaş, Türkiye'de herkesin siyasete özgürce katılabilme, yerel yönetime katılabilme, merkezi yönetime hesap sorabilme haklarının da çözüm süreciyle alakalı olduğunu söyleyerek, "Dar bölge mi daraltılmış bölge mi olsun tartışmaları teknik olarak anlaşılmamalıdır. İdari, sosyal organların nasıl yönetileceği meselesidir. Kaç milletvekili çıkarılacağı üzerinden seçim sistemi değiştirilemez. Başbakan gerekli çalışmaları yaptırıyoruz ona göre karar vereceğiz dediği mevzu AKP'nin seçim sistemine partizanca yaklaştığının göstergesidir. Oysa en temel mevzu egemenliği paylaşım meselesidir. Egemenliği tek başına mı kullanacak yoksa yerelde yetki devri yaparak, temsil hakkına saygı duyarak mı paylaşacak. Bu önemli. AKP, kağıt üzerinde teknik hesaplara giriyor olmasından anlaşıldığı kadarıyla en az oyla en fazla vekili nasıl çıkarabilirizin derdine düşmüştür. Türkiye'de ciddi temsiliyet sorunu yokmuş, herkes verdiği oyun karşılığını alabiliyormuş gibi, yönetim sorunu yokmuş gibi başka kiriz yaratacak formüller üzerinde çalışıyorlar. Her gün oy kaybediyorlar. Seçim sonuçlarının yüzde 7-8'i AKP'nin hileleriyle alındı. Alınan oy AKP'yi temsil etmiyor. Başbakan düşüşün farkında. Bunun çaresini arıyor. Yıllardır barajı tümden kaldıralım çağrısına 'ben mi koydum ben mi kaldırayım' diyen Başbakan, bugün formül arayışı içinde" diye konuştu. 

DAR BÖLGENİN İÇ YÜZÜ

"Siyasi partilere eşit propaganda hakkı tanıyalım bakalım ne olacak? Neden korkuyorsun?" diye soran Demirtaş, şunları dile getirdi: "Tek derdi 'düşen oylarımı nasıl daha fazla milletvekiline çevirebilirim' kaygısı. Dar bölge tartışmaları bu nedenle gündeme gelmiştir. Hadi dar bölgede ısrarcısınız bunu uygulayan ülkelerin modeline bakalım. Özerklik modelini oluşturalım onunla birlikte dar bölge kuralım. Varsanız bunu tartışalım. Belediyeye ve belediye meclisine yetki vermeyeceksiniz, yerelin yetkisi olmayacak kendi seçmeninize göre bölgeler belirleyeceksiniz en fazla oyu hangi bölgelerde birleştirebilirim diye çalışmalar yapacaksınız, bunu da barajı kaldırıyoruz teranesiyle bize yutturacaksınız! Böyle bir şey yok. Baraj kaldırılıp eşit ortamda tablo çok farklı olacak. AKP yarı yarıya güç kaybedecek. Toplum yüzde 50 olarak AKP'ye destek vermiyor. Görüntü böyle. Yüzde 30-35 civarındadır. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi bu tartışmaları başlatıyor olması tesadüf değildir." 

'DAYATMALARA BOYUN EĞMEYECEĞİZ'

"Yarı diktatörlük projesi hayata geçiriliyor" diyen Demirtaş, Başbakanın "Başkanlık" hayalleri için de şunları söyledi: "Ağustos'ta Başkan değil, Cumhurbaşkanı seçilecek. Sen ona Başkan diyebilirsin ama Anayasa gereği Cumhurbaşkanı seçileceksin. O koltuğu bu hayallerle gerçekleşmeyeceğini bileceksin. Çankaya yollarının öyle düz olmadığını, kolay olmadığını göreceksin. Çankaya'da halkın cumhurbaşkanı halkın bütününü temsil edecek, hepimizin içinin rahat edeceği Cumhurbaşkanı görmek istiyorsak Başbakanın dayatmalarına boyun eğmek değil, kendi irademizi, çalışmamızı yürütmek ve ortaya koymaktır."

HÜKÜMET İŞÇİLERİN SORUNLARINI GÜNDEM DIŞINA İTİYOR

1 Mayıs kutlamaları çerçevesinde yürütülen Taksim yasağı tartışmalarına da değinen Demirtaş, "Türkiye Taksim'e kilitlenmiş olacak. Özellikle Taksim'in yasaklanması, izin verilmemesi önemli konudur. Emekçi kardeşlerimden rica ediyorum. İşsizlerin meselesinin temel başlığı Taksim değildir. Hükümet engel çıkararak, yasaklayarak işçilerin asıl sorunlarını gündem dışına iterek Taksim tartışmasını 1 Mayıs süresi boyunca kendine kazanç olarak görüyor. Taksim'e çıkmak isteyenler haklıdırlar. Asla vazgeçilmedi bu yıl da vazgeçilmeyecek. Daha önce de yasaklandı. Taksim'deki katliam unutulmadı. Senin derdin 77 katliamını unutturmaktır. O günkü zihniyetle bugün arasında fark olmadığının ortaya konmasından korkuyorsun. Bizler Taksim'e çıkmak isteyen sendikalar ve siyasi partilerle birlikte olacağız" dedi.

'1 MAYIS'TA TAKSİM'DEYİZ'

Taksim'e çıkmak isteyenlerin değil Taksim'i yasaklayanların kanun dışılık içinde olduklarını vurgulayan Demirtaş, "Birincisi ortada valilik kararı var. Bunun adı kanun değil. Kanun parlamentoda yapılır. 12 Eylül anayasasında bile Taksim yasaklanmamıştır. Valilik kararı var. Aldığınız kararı hukuk diye yutturamazsınız. Siz aldınız diye, siz çıkardınız diye ismi kanun mu oldu? O nedenle Taksim'e çıkmak isteyenler kanunsuzluk yapmıyor. Valilik kanunsuzluk yapıyor. O insanlar anmalarını yapabilmeli. Haklarını, özgürlüklerini ifade edebilmeli. Başbakanın inadından ve ısrarından vazgeçmesini bekliyoruz. Asıl 1 Mayıs'la, Taksim'le ilgili hesap vermesi gereken bunlar değil. 6 milyon resmi işsizin hesabını vermelisin. Son 12 yılda sayılarını 4 kat artırarak kamudaki taşeron işçisinin hesabını vermelisin. Ortada bir hukuksuzluk var deyip hesap soracaksan, bunların hesabını vermelisin. Açlık sınırı asgari ücretin üzerinde. Asgari ücretle 12 milyon nüfus geçinmeye çalışıyor. Açlık sınırının altındadır. Bunların Taksim'e çıkmasına, işsizliklerini, haklarını haykırmasına izin vermeyeceksin, bir yandan da hukuktan, kanundan söz edeceksin. On binlerce insan köle gibi çalıştırılıyor. 4 milyondan fazla insan sigortasız, güvencesiz, traktör kasalarında köle gibi çalıştırılıyor. Her yerde olacaklar. Hadi Taksim'i yasakladın, gaza copa boğdun, bu gerçekleri ne yapacaksın? 13 bin işçi sizin döneminizde hayatını kaybetti. Bu rakamların üstünü kapatmak Taksim yasağıyla mümkün olmayacak. Bizler de Taksim'de işçi ve emekçilerle birlikte olacağız. Köylülerle, işsizlerle, ezilenlerle birlikte olacağız. Bu sömürü çarkı son bulana kadar mücadelenin devam edeceğini hatırlatacağız. Ezilenler zalimlerin önünde diz çökmediyse 2014 yılı da bu anlayışla devam edecek. İşsizlerin, köylülerin, çiftçilerin, ev kadınlarının, işçilerin, emekçilerin 1 Mayıs bayramını kutluyorum, hepsinin yanında olduğumuzu ifade etmek istiyorum" diye belirtti. 

BDP-HDP TARTIŞMALARINA SON NOKTA

HDP'nin kuruluşu ve sonrasında geleceğiyle ilgili yapılan tartışmalara dair BDP'nin merak edilen yaklaşımına da açıklık getiren Demirtaş, "Bizler kadim halklar, medeniyet temsilcileri olarak bir arada eşit adil yönetimle yaşama fırsatına her zamankinden daha fazla sahibiz. Ortadoğu ve Mezopotamya halkları olarak barış içinde yaşamanın kalıcı projelerini üretmek zorundayız. Çok dilli, inançlı toplumun doğasına aykırı tekçi, ırkçı anlayışları kabul etmek zorunda değiliz. On binlerce yıllık tarihsel birikimimize güvenerek bir gelecek kurma dışında alternatifimiz yok. Siz ari bir Kürt toplumu yaratmak istiyorsanız geri kalan kimlikleri yok etmek zorundasınız, ari bir Türk toplumu yaratmak istiyorsanız geri kalan kimlikleri yok etmek zorundasınız. Sadece Müslümanlardan oluşan toplum istiyorsanız geri kalan inançları yok etmek zorundasınız. İşte tekçi sistemlerin bunun dışında alternatifleri yoktur. O nedenle coğrafyamız bu ulus devlet modelinin ırkçı acılarını çekiyor. Ezen ulusa da ezilen kesimlere de asla huzur mutluluk getirmedi. Yönetimler kendi halkına barış getiremedi. Bütün kültürleri, inançları, kimlikleri tek potada eritme girişimleri faşizmden başka bir şeye yol açmadı. Yüz yıllardır yaşanan savaşların egemenlik yarışlarının yol açtığı soykırım ve katliamlar insanlık onurunun ayaklar altına alınmasına neden oldu. Bu topraklarda tarih boyunca var olmuş tüm medeniyetlerin miras bıraktığı ortak vatandır. Hz. Musa'dan Hz. Davud'a, Hz. İsa'dan Hz. Muhammed'e tüm mirasa saygı duyarak yaşayacağız. Hz. Ali'nin cesaretiyle Hz. Ömer'in adaletini unutmayacağız. Direniş geleneklerini anlamaya çalışacağız. Haksızlıklara karşı canını ortaya koyan Denizleri, Mahirleri, İbrahimleri, Mazlum Doğanları yaşatarak kardeşliğimizi pekiştireceğiz" dedi.

'DEMOKRATİK ULUS, ORTAK VATAN İÇİN HDP'

"Haklarımıza ve özgürlüklerimize doğru yürürken, başka kimlikleri yok sayarak acı tarihlerimizin tekerrür ettirilmesine izin vermeyeceğiz" diyen Demirtaş, halkların saygı çerçevesinde ve dayanışma ruhuyla yürüteceği özgürlük mücadelesine dair şunları belirtti: "Eşit, adil bir yaşamı inşa mücadelesinde hep birlikte omuz omuza olacağız. Birlikte ağlayacağız ki birlikte gülelim. Ötekini ezerek kazanılacak şeyin özgürlük olmadığını asla unutmayacağız. İnsan kimliğimizden ayrılmadan hareket edeceğiz. Bunları yapabilmenin tek yolu, bu düşünceye sahip insanlarla birlikte mücadele yürütmekten geçer. Demokratik ulus, ortak vatan ancak bu şekilde huzurlu bir cennete dönüşebilir. Birlikte çalışacağız. Ortak bir partimiz var. Onun adı Halkların Demokratik Partisi HDP'dir." 

HDP İÇİN ÇAĞRI

HDP çizgisini büyütmek, daha güçlü örgütlemek, gerçek demokratik halk iktidarı alternatifi haline getirmek, tekçi zihniyetlere ve onların çözümüne mahkum olmadığını göstermek zorunda olduklarını kaydeden Demirtaş, "Bizler seçilmişler olarak halklarımıza verdiğimiz sözün gereği olarak ortak mücadeleyle ortak vatan inşa etmenin kardeşçe adil yaşamın gereği olarak milletvekilleri olarak önümüzdeki haftadan itibaren HDP çatısı altında grup faaliyetlerini yürütme kararı aldık. Ezilenleri daha doğru bir temsille, ortak sesi haline getirmeyi hedefleyeceğiz. Bu karar BDP'yi feshedip HDP'ye geçiş olarak algılanmamalı. BDP, daha çok yerel sorunların, ekonomik, sosyal, eğitim, sağlık gibi sorunların çözümü için çaba harcayacak. Bu şekilde siyasi mücadelesine devam edecek. BDP'nin tümüyle HDP'ye katılımı, feshetmesi söz konusu olmayacak. Önümüzdeki haftadan itibaren vekiller olarak Meclis grubunu kuracağız. Yapılacak tartışmaların, eleştirilerin, önerilerin bu tarihsel misyonu ve hedefleri, bu stratejik çalışmayı büyütmeye dönük olması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bunun dışındaki çabalar kendi ütopyamızı ve taleplerimizi görmezden gelme olur. Tüm partililerimizden, dostlarımızdan özellikle ricamızdır. Artık HDP'yi büyütmeli, halkların ortak partisi haline getirme, ezilenlerin ortak cephesi haline getirmeliyiz. HDP'yi daha güçlü sahiplenmeye çağırıyorum."  / anf

Güncelleme Tarihi: 23 Nisan 2014, 17:29
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER